Bir yazar ya da şair hakkında bilgi almak istediğimizde karşımıza çıkan ilk şey doğum tarihi, ölüm tarihi ve eserleri şeklinde oluyor. Yazarları, şairleri açılıp kapanan parantezlere hapsediyoruz. Bu yazıda rutinin dışına çıkarak yazar ve şairlerin kendimce ilginç bulduğum anılarını paylaşacağım. Özdemir Asaf: R’leri söyleyemeyen Özdemir Asaf, bir gün taksiye biner. Taksici: “Buyyun Neyeye” der. Taksici de R’leri söyleyemeyen birisidir. Özdemir Asaf “Kayaköy” derse, taksicinin kendisiyle alay ettiğini sanacağı için, “Eminönü” der. Karaköy’de inmesi gereken Özdemir Asaf, Eminönü’de iner ve Karaköy’e yürür. Sait Faik ve Orhan Veli: Orhan Veli ve Sait Faik parkta otururlarken, bir çingene kız yanlarına yaklaşır ve “Çakır, falına bakayım mı?” diye sorar. Sait Faik istemediğini söyleyince “Ya senin mektepli” der Orhan Veli’ye. Cebinde on kuruş bulunmayan Orhan Veli, Sait Faik’e “tosla on kuruş” dedikten sonra çingene kıza döner: “Ama sen bakmayacaksın fala, ben senin falına bakacağım.” Ve öyle bir fal bakar çingene kızına ki, kızın ağzı bir …
Devamı »Nostaljik Migros Kamyonları
Merhabalar… Şimdi bu nostaljide nereden çıktı demeyin lütfen. Gerçekten biz yaşlara gelenler, eskiye ve eski zamanlara herhalde çok daha fazla değer veriyor. Geçenlerde evin ihtiyaçları olan malzemeleri almak için “Migros” a gittim. bahcesehirkonut.com Aaa bir de ne göreyim karşımda, mukavvadan yapılmış 1955-1956 yıllarını yaşatan bir eski “Migros” kamyonunun maketi. Eeehh şimdi ağlarmısın, gülermisin misali bir duygulandım ve hemencecik bahçeşehir escort o tarihlere ışınlanıverdim. Nostaljik Migros Kamyonları… Hiç unutamam yaşım 6-7 civarında İSTANBUL-Küçükyalı’da oturuyoruz. Her haftanın Pazartesi,Çarşamba ve Cuma günleri saat :11.00 – 13.00 arası hiç aksamadan o meşhur önü yeşil, arka tarafı frigofrik (Soğutma sistemli) kapalı kasa natürel alümünyum renginde, üzerinde turuncu renkli “Migros TÜRK” yazılı kamyonlar adeta o günlerin seyyar lüks küçük marketleriydi. Aşağı yukarıda gün aşırı İSTANBUL’un her semtinde belirli noktalarda bir ila iki saat panayır gibi satış yapalardı. O günlerde TÜRKİYE’de şeker, kahve gibi temel mutfak malzemeleri karaborsaydı.Bu tip malzemeler her yerde örneğin mahalle bakkallarının bir çoğunda …
Devamı »Ben İnsan: Aşina Bir Yabancı
Bugün yataktan apayrı bir düzlemde kalktım ,hiçbirşey koyduğum yerde değildi , rüyamı dahi hatırlamıyordum , halbuki aklımda gördüğüm rüyalardan bir cümle olsun kalırdı , o cümleyi elimin erdiği yere kaydederdim , masa , mermer ,ranza tavanı , duvarın kireçli kısmı vs. Ne olursa olsun elim rüyayı kaydederdi ,ne var ki aklım sanki tekrardan uykuya dalıyordu , toz parçacıkları görüyordum , ip gibi sarkan bembeyaz nesneler görüyordum , hayal dünyama sapsarı tozlardan serpiliyordu , başımı döndüren birşeyler vardı ,bu hangi hayata dönüştü ,sanki yanaklarım gerildi , sanki saçlarımı parmaklarımla zincirleyerek sarstım , gözlerimi aynadan olabildiğince kaçırdım , kendimi kaybedip bağırmaya başladım , avazımın çıktığı yerde tüm yapaylığım , sahte yüz ifadelerim anlamını yitiriyordu ,sesim ağzımı doldurdukça yüzüm anlamlanıyordu. Yüzüm kıpkırmızı oldu ,birileri elleriyle ağzımı kapadı ,kollarımı yorganın içine soktu , kıpırtısız durmamı istedi ,birileri ben sakinleştikçe tekrardan yalancı ifadelere bürünmemi istedi. Sıra sıra dükkanları geziyordum ,zaman gece yarısını geçmişti , yolum …
Devamı »İncir Ağacı
Size bugün incir ağacından bahsedeceğim. Çocukluğumun incir ağacından. Güzel bir ağaçtı incir ağacı, çıplak ayaklarla gövdesine sarılıp biraz zorlanarak da olsa dallarına tırmanırdım. Sanırım böyle bir Pazar gününde size bir incir ağacından bahsetmek huysuz bir şairin şiirlerinin derin anlamlarından ya da metinlerinin karmaşık bunalımlarından bahsetmekten daha iyidir. O şair bileti yanacak diye korkuyor. Oysa benim bu yıl kullanmayı düşünmediğim bir kombine biletim var. Neyse incir çekirdeğini doldurmayacak konularla sizi yormak istemiyorum. Bugün Pazar sevgili okur birazdan sıkı bir tenis maçına çıkacağım ve birazcık deşarj olmam lazım. Neden bahsediyorduk şairden mi? Ha evet incir ağacından. Hani şu dünyada en çok Anadolu’da yetişen mütevazi ağaçtan. Rahmetli babam incir ağacının dualı olduğunu, Hz İsa’nın incire dua ettiğini diğer meyvelere dua eden peygamberlerin olduğunu da söylerdi bana ama ben hangi peygamberin hangi meyveye dua ettiğini unutmuşum. Evimizin hemen yanındaki damın altında kırmızı topraklı tarlanın başındaki o incir ağacı gibi ahır kapısının karşısındaki portakalın yanındaki …
Devamı »Hans Peter
Mahalledeki Almancılar Almanya’dan gelmiş. Bildik klasik Almancı dönüşleri işte. Bir sürü bavullar, ucuz hediyeler, siyah renkli bir ciple Avrupa baştan sona geçilmiş. Sırp polisinin çorba parası, Bulgar’ın kasisli yolları, Türkler’in yarım saatte bir klavye tuşuna basan gümrük memurları falan filan… Osman Bey Türkiye’ye bir de kuyrukla gelmiş. Altmış yaşında sapsarı bir Alman emeklisi bir öğretmen. Osman Bey memlekete tatile mi gelmiş, huysuz bir Alman’a tercümanlık yapmaya mı belli değil. Trabzon’da canlı bir bagajla dolaşıp duruyor. Akşam eve dönmüşler, düşünmüşler taşınmışlar ne yapacağız bu Alman’ı diye. Alman İngilizce bildiğinden akıllarına ben düştüm birden. ‘’Vuuh Metin var da, onun bir işi yok tatilde; gezdirsin ha bu Hans’ı’’ Alman’ın İngilizce bilen tercümanı hazır. Ertesi gün sabah Hasan İzzettin Dinamo’nun savaş yıllarıyla ilgili sefaleti konu aldığı bir romanını mı okusam, yoksa Çamburnu’nda güneş banyosu yapmak için denize mi gitsem diye düşüncelerde gezinirken Osman Bey elinde bir kutu çikolatayla ve hediyelerle kapıyı tıkladı. ‘’Hane Metin? …
Devamı »Babam ve Bıyığı…
Babam kalp krizi geçirmişti. Hastane hastane, doktor doktor şifa aradığımız; gittiğimiz kapılardan “ameliyat şansı kalmamış, tüm dokularını kaybetmiş” şeklinde ümitsizce çevrildiğimiz günlerdi. Her duyduğumuz doktora koştuk, her söylenen profesöre ulaşmaya çabaladık. Bu arada kendisine durumun ciddiyetini farkettirmemek için, “bir doktor daha varmış o daha iyiymiş” yalanını defalarca söyledik. İnandı mı, inanır mı göründü bilemiyorum. Sessizce kabul etti hep… Sayısız çekilen efor testleri, laboratuvar tetkikleri, muayene randevuları, otobüslerde geçirilen onca saatten sonra bir gün beklediğimiz haber geldi. “Falan yerde filan isimli bir kalp doktoru varmış, bu da telefon numarası…” denilerek elimize tutuşturulmuş bir kağıt, kalbimizde umut çiçeklerini tomurcuklandırıverdi yeniden. Aynı film şeridi tekrar okundu; randevu alındı, otobüse binildi, muayene sırası beklendi, raporlar hazırlandı ve sonuç alındı. İlk kez bu ameliyatı yapabileceğine inanan bir doktordan alınan ameliyat tarihi ile çıkıldı ofisten. Doktor ameliyatı bağlı bulunduğu hastanede gerçekleştirecekti, çok yeni bir teknik olan robot kullanarak üstelik. Robot denilince aklına Japon icadı Asimo’dan başka …
Devamı »