Son zamanlarda hayatımızda çok fazla 3 çarpanı ile ifade edilen terim var. Bunlardan en çok bilineni 3G (Third Generation) üçüncü kuşak mobil iletişim sistemlerinin genel adıdır. GSM teknolojilerine sahip olan cep telefonları 2G olarak adlandırılır. Ama 3G teknolojisi ile yüksek hızlı video konferans, Tv yayını gibi görüntü aktarımları sağlanabilmektedir.
Gelelim 3D’ye. Gelişen teknoloji ile beraber, 3 dimension yani üç boyutlu görüntüleme sistemleri, uygun cihazlar eşliğinde fantastik bir yenilik olarak bize sunulur. 3D teknolojisi başta sinema olmak üzere her geçen gün artan popülaritesi ile yaşamın parçası olmayı başarmıştır.
Aslında hepsinden çok daha eski ve çok daha yaygın olan 3S sistemi ise hepimizin hayatında olmasına rağmen pek bilinmez. Belki de bilinmesi istenmez. 3S televizyon kanallarının kullandığı popüler bir sistemdir. Spor, Sex ve Sansasyon kelimelerinin baş harflerinden oluşur.
3S, seyircinin ne izlemek isteyeceğini öngörür. Tv programları bu sisteme göre düzenlenir. Yani programlar spor ve sex objelerini barındıracak şekilde kurgulanır ya da sansasyon yaratır.
Zaman zaman, Tv izleyicileri arasında yapılan anketlerde ‘eğitici programlar izlemek istiyoruz, daha çok belgesele yer verilmeli’ gibi entelektüel kaygılar taşıyan sonuçlar çıksa da, realite hiç de böyle değildir. Programlar ölçümlenebilir tekniklerle takip edildiğinden (klasik anlamda raiting raporlaması) bize ülkede belgesel izleyici kitlesinin rakamsal büyüklüğünü rahatlıkla vermektedir. Ayrıca bazı kanalların uyarı aldıklarında RTÜK tarafından ceza olarak belgesel yayınlamaları da son derece düşündürücüdür. Belgesel yayınlamak bir ceza mıdır? Yoksa RTÜK en azından bu yolla kanallara bir misyon yüklemeye mi çalışmaktadır?
Bazı tematik kanalların dışında, spor haberine yer vermeyen, dizi, film ve programlarda cinsellik içermeyen ya da tartışma çıkarmayan hangi kanalın adı bugün hafızalarımızda yer edebilir? Bugün Türkiye’de dört büyükler diye adlandırılan kanallar satılarak el değiştirse de içerik değiştirebilirler mi? Bir alt ligde varlık gösteren ve tur atlamaya çalışan diğer kanalların amacı da aynı süper güçlere sahip olmak değil midir? Bu maksatla dehşet verici rakamlar karşılığında dizileri ya da programları transfer etmediler mi?
Bu satırları okurken muhtemelen zihninizden izlediğiniz programların 3S kategorisine girip girmediğini geçiriyorsunuzdur. Bunun için küçük bir örneklem yapabiliriz. Evlilik programlarını ele alalım. Bu programlar 3S sisteminde hem sex hem de sansasyon pastasından büyükçe dilimlere sahip olduklarından ciddi oranda izlenme oranlarına sahiptir. Evlilik programlarının evde kalmış kadın-erkekleri sevabına bir araya getirmek gibi bir amacı olduğunu düşünmek fazlaca iyi niyetli bir yaklaşımdır. Dizi filmlerin zaten cinsellik ve şiddet içeriğinin malumun ilanı olması hasebiyle, irdelenmesi bile gereksizdir.
Spor programları ise, ülkede zaten geçmişten bu yana popülaritesini hiç kaybetmemiştir. Son zamanlarda toplumda ‘spordan anlamazlar’ olarak tasvir edilen, programları kadın spor spikerlerine sundurmak, 3S’ten ikisini birden içinde barındıracak akıllıca bir manevradır. Maç seyrederken eşinin ekranın önünden geçmesine bile tahammül edemeyen erkekler, bir kadından keyifle spor haberlerini dinlemektedir.
Toplum tarafından saygıyla karşılanan biri olabilirsiniz. Belki endamınızı arz ettiğinizde, parmakla gösterilecek kadar beğeni topluyorsunuzdur. Kötü alışkanlıklarınız olmayabilir. İçki ya da sigara bağımlısı da olmayabilirsiniz. Ama şu bir gerçek ki hepimiz 3S afyonu ile her gece keyifle uyuşturuluyoruz.
Hadi şimdi iyi seyirler…