Pazar , 2 Nisan 2023

Takyettin Karakaya

1980 yılında Muş’ta doğdu. 1997 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesindeki İmam-Hatip okulundan mezun oldu. 2002 yılında İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nden mezun oldu. 2006 yılından beri, Bursa’da yerleşik Uludağ İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği’nin Avrupa Birliği Bölümü’nde uzman sıfatıyla çalışmaktadır. Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Bursa Temsilciliği görevini yürütmektedir. Gençlerin hacca gitmelerini teşvik etmek amacıyla Genç Hacılar Platformu'nu kurmuştur.

Tam Gün Yasasının Kısmi İptali ve Tabiplerin Serencamı

Anayasa Mahkemesi’nin, kamuda çalışan hekimlerin özel muayenehanelerde çalışmasını yasaklayan 650 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname hükmünü iptal ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Yalnız mahkeme bu kararı sadece söz konusu KHK’nın iptal edilen ilgili maddeleri, ‘Yetki Kanunu kapsamına girmediğinden’ dolayı iptal etmiş ve bu kararın uygulanmasını 6 ay ertelemiştir. Yani TBMM bu süre zarfında yeni bir madde çıkartabilecek ve doktorlar bu süre zarfında özel muayenehanelerde çalışamayacaklardır. Buna rağmen yüksek mahkemelerin kanun koyucunun kararlarına, hele bunun gibi tüm toplum tarafından destek gören ve herkesin menfaatine olan bir düzenlemeye bu denli rahat bir şekilde engel olmaları hâlâ erkler ayrılığı ilkesinin istenildiği şekilde sistemimize yerleşmediğinin en önemli göstergesidir. Hükümetin en önemli icraatlarından birisi olan ve partili partisiz her kesim tarafından büyük destek gören tam gün yasasındaki bu iptal tabiplerimiz haricinde kimseyi memnun etmemiştir. Hastanelerde döner sermaye marifetiyle ülke standartlarının çok üstünde ücretler alan doktorların hâlâ özel muayenehanelerde çalışma istekleri halkımız nezdinde doktorlar hakkında olumsuz bir imajın …

Devamı »

Veri Bombardımanı ve Halk – Diyanet ve İmamların Eksikliği Üzerine

Teknolojinin gelişmesi ile birlikte bilgiye kolay ulaşabilme, toplumdan bir şeyleri saklamayı neredeyse imkânsız hale getirdi. Web âleminde özellikle Facebook, Twitter ve Youtube yoluyla sürekli paylaşımlar yapılmakta ve bu araçlar vasıtasıyla insanlar çok kısa bir sürede gelişen olaylardan haberdar olmaktadırlar. Bu araçları kullanmak için çok okumuş veya çok yetenekli olmak gerekmiyor. Birkaç defadan sonra ortalama zekâ seviyesine sahip herkes çok rahat Facebook’ta fotoğraf paylaşıp Youtube’a video yükleyebiliyor. Dün bir arkadaşım vesilesiyle bir caminin önünde birkaç kişilik bir cami cemaatinin sohbetine iştirak etme şansı buldum. Herkes her şey hakkında konuşuyor her zamanki gibi lakin bu zamanın diğer zamanlardan farkı herkesin konuştuklarına internetten deliller getiriyor olması. Kimi Youtube’tan izlediği videoyu kimi bilmem hangi cemaatin Facebook sayfasındaki paylaşımı söyleyerek kendi iddiasını kanıtlamaya çalışıyor. Bir şey daha fark ettim bu cemaat vesilesiyle: Piyasada çok fazla İslami cemaat, mensupları vesilesiyle kendi düşüncelerini halka duyurmak için hummalı bir şekilde çalışıyor. Tarikatçılardan tutun da radikal düşünceli cemaatlere kadar …

Devamı »

İstanbul’da Bir Pazar Sabahı

Evvela, kapayın gözlerinizi ve muhteşem bir orkestra düşünün. Popüler olması açısından söylüyorum: Türkiye’den Enbe Orkestrası veyahut tüm dünyada büyük bir saygınlığa sahip Prag Senfoni Orkestrası mesela…yüzlerce kişilik koskocaman orkestra, o ahengi, o ritmi tam anlamıyla yakalamış, müthiş bir uyum içinde çalarken birden piyanistin veya bas gitaristin orkestra şefinin yönetiminden çıktığını, kendi başına, orkestradan bağımsız bir şekilde çaldığını düşünün…aman Allahım..ne büyük bahtsızlık olur dimi o müzisyen için. Bir Pazar gezisinin orkestrayla ne alakası var diyorsunuzdur eminin şu an… Şimdi de hayvanıyla, bitkisiyle ve insanıyla, hatta tüm cansız ve iradesiz varlığıyla tüm kainatı düşünün. Sizce de kainat; Güneş’iyle, Ay’ıyla, taşıyla, toprağıyla, hayvanıyla, bitkisiyle ve de insanıyla tam bir orkestra gibi değil midir?! “Yusabbihu lillahi ma fissemavati ve’l ard” (yerde ve gökte her ne varsa, tamamı Allah’ı tesbih eder) ayeti gereğince sadece insan değil hatta sadece hayvan yada sadece bitkiler de değil etrafımızdaki tüm cansız nesnelerin bile kendisini tesbih edip, kendisinin yüceliğini dillendirdiğini …

Devamı »

Bir kişinin işlediği suçun hesabı milyonlardan sorulamaz

Önceki gün Gaziantep’te bir doktorun bir hasta yakını tarafından bıçakla öldürülmesinden derin bir üzüntü duyduğumuzu belirtmek isterim. En temel hak olan yaşam hakkının kutsal olduğuna inanıyor ve insan hayatına yönelik tüm saldırıları kınıyoruz. Bu müessif olay sonucu tüm yurtta doktorların iş bırakma eylemini de asla tasvip etmediğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Bu üzücü olaya bu şekilde bir tepki verilmesi, bir kişinin işlediği suçun hesabının milyonlardan sorulması anlamına gelmektedir. Bu eylem sonucu mağdur olacak hastaların sorumluluğunu kimlerin üstleneceği, cevaplanmayı bekleyen kritik bir soru olarak önümüzde durmaktadır. Nasıl ki, doktorların ihmalleri sonucu sakat kalmış ve/veya hayatını kaybetmiş vakalarda tüm doktorlar suçlu gösterilemezse aynı durum bu olay için de geçerlidir. Yakın zamanda çift kol ve çift bacak nakli yapılan ancak nakilden üç gün sonra hayatını kaybeden Şevket Çandar vakası henüz çok tazedir. Olay sonrası hastane hakkında soruşturma açılması, hastanenin nakil ruhsatının alınması.. kamuoyunda ameliyatta doktorların ihmalinin olduğu yönünde çok güçlü şüphelerin oluşmasına yol açmıştır. …

Devamı »

Hakikatin Bilgisine Ulaşan İlim Sahibi

“Allah, ancak ilimleriyle amel edenlere hakiki bilgiyi ihsan eder” Rahmetli bilge mimar Turgut Cansever bir makalesini1 bu cümleyle sonlandırıyordu. Çok derin manalar ihtiva ediyor bu cümle. İlim tek başına insan için bir mana ifade etmiyor. Bilginin bir anlam taşıması ancak pratiğe dökülmesi ile mümkün. Aksi takdirde bu durum, bilgiyi yüklenmekten onun hamallığını çekmekten öteye geçmez. Nitekim Kur’an bunu, kendilerine kitap yüklenmiş ama bunu taşımayan insanların durumuna benzetir.2 Yani ilim var ama amel yok. Ciltlerce kitabı yükleyip hakkın vermemek, bunları hakkıyla taşımamak bir haslet değil, çünkü yük taşıyabilen vasıtalar, hayvanlar da bunu yapabilir. O yüzden ayetin devamında bu kişilerin vaziyeti eşeğin durumuna benzetilir. Kur’an’ın dili, olayın vahameti ölçüsünde keskinleşir, ağırlaşır. Bilgiyi elde edip de uygulamayan kişinin yol açacağı kötülüklerin toplumda ne derece büyük ve derin izler bırakacağı düşünüldüğünde Kur’an’ın bu kadar şiddetli bir şekilde uyarmasının hikmeti de biraz daha belirginleşiyor. Aynı şekilde bunun tam tersinin, yani istenen durumun, ilim ile amel …

Devamı »

Risale-i Nurların Sadeleştirilmesi

Said-i Nursi’nin son dönemin en önemli alimlerinden birisi olduğu hususunda sanırım herkes hemfikirdir. En azından ilim erbabının bu konuda ittifak ettiğine inanıyorum. Ardında bıraktığı binlerce sayfalık Risale-i Nur Külliyatı, bu Külliyat’a dahil edilmeyen başka kitapları, gazetelerde yazdığı yazılar ve tabi ki yaşadığı hayat hepimiz için çok önemli dersler ihtiva etmekte ve bizlerin hayatına ışıklar saçmaktadır. Şu muazzam sözleri okuyup ta etkilenmeyen, kalbinin ta derinlerinde bunları hissetmeyen var mıdır acaba: “Madem dünya fanidir Hem madem ömür kısadır Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur Hem madem hayat ı ebediye burada kazanılacaktır Hem madem dünya sahipsiz değil Hem madem şu misafirhane i dünyanın gayet Hakim ve Kerim bir Müdebbiri var Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır Hem madem ‘Allah kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez’ (Bakara/286)sırrınca takat getirilemeyecek bir mükellefiyet yükletilmez Hem madem zararsız yol zararlı yola tercih edilir Hem madem dünyevi dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır Elbette en bahtiyar …

Devamı »

Bilim İnsanı Sapması

Fazla sayıda büyük bilim insanı çıkaramayışımızın çok değişik sebepleri olduğu muhakkak. Ortaöğretim seviyesindeki eğitimden üniversiteye ve ilerisi olan akademik hayata kadar değişik zamanlarda çok farklı etmenler bilim insanı kıtlığına yol açmakta. Bu konuda çok şey söylenip yazılıyor ancak adamakıllı bir araştırma henüz ortada yok. Herkes sistemi suçlu buluyor. Bu kesinlikle doğru bir şey ama eksik. Akademik unvanlı hiç kimsenin, değil çuvaldızı iğneyi bile kendine döndürdüğüne rastlamış değilim. Bence artık hatayı biraz da kendilerinde aramanın vaktidir. Geçenlerde filozofların yaşamöykülerini okuyordum. Kindi, Ebubekir er-Razi, Farabi’yi okudum. Bu büyük filozofların hayatları herkese örnek olacak nitelikte. Yaşam öykülerinde şunu fark ettim ki, bu üçü de okumaya, çalışmaya çok fazla önem vermekteler. İleriki yaşlarında bile ilim açlığı hiç son bulmamış bu insanlarda. Aynı zamanda büyük bir hekim olan er-Razi’nin tıp ilmine 30 veya 40’lı yaşlardan sonra başladığı rivayet edilir. Farabi’nin büyük bir üstad kabul edildiği ve mantığın ilk üstadı Aristo’dan sonra Muallim-i Sani diye adlandırıldığı …

Devamı »

Modern Zamanlarda Yanlış Tasavvuf Algısı

Tasavvuf, üzerinde çok yazılıp çok konuşulan ama manasına çok da nüfuz edilemeyen kavramların nerdeyse başında geliyor. Allah’ın rızasına ulaşmak için gösterilen her türlü çabayı bu kavramın içerisine sokabiliriz. Herkes farklı imtihanlardan geçtiği için rıza-i ilahiyi elde etme amacıyla takip elden yollar da buna bağlı olarak farklılıklar arz etmekte. Bu yüzden tasavvuf öncelikle yaşamı ilgilendirmektedir. Ancak temel meselesi hayatı düzene sokmak olan bu kavram üzerine zamanımızda çok konuşulması bunun aynı derecede hayatlara nüfuz ettiği anlamına gelmiyor maalesef. Amiyane tabirle ağzı olan herkes bu kavram hakkında konuşuyor ama bunu yaşam pratiğine dönüştürmede çok da fazla bir etki alanı oluşturulamıyor. Peygamberimiz zamanında yaşayan bahtiyar insanlar, kaynağın yanı başında duruyor ve hayatlarının her anını bu kaynağa arz ederek yönlendirebiliyorlardı. Vahyi hayatlarına tatbik etmede herhangi bir sorunla karşılaşma durumu söz konusu değildi. Her şeylerini Yüce Elçiye danışıp onun yol göstericiliği ile menzillere ulaşabiliyorlardı. Hasılı rızaya ulaşmak konusunda çok şanslı insanlardı. Peygamberin vefat edip vahyin kesilmesi …

Devamı »

Kronik Meraksızlık Problemimiz!

Geçenlerde internette bir video izledim. Bir Amerikalı, kendi evinde toprak olmadan nasıl meyve-sebze yetiştirdiğinden bahsediyordu. Penceresinin önünde tavandan sarkıtılmış bir çeşit ipe, pencerenin boyutunun izin verdiği kadar saksı tarzı şeyler eklemiş. Penceresinin önünde sarkıttığı bu iplere yaklaşık 6-7 tane saksı eklemiş ve bu saksıların her birine alttan elektrikli bir tesisat vasıtasıyla likit toprak ve su pompalanıyor. Pencereden gelen güneş ile de birleşince, bu saksılardan değişik ürünler almaya başladığını ve bu ürünlerin tamamıyla organik olduğu söylüyor Amerikalı. Buna benzer birkaç video daha izledim. Amerikalı araştırmacıların küçük bir kurtçuğun genleri üzerinde oynama yaparak nasıl normal ömrünü uzattıklarını ve bunun insan üzerinde denenip denenemeyeceği üzerine yaptıkları tartışmaları hayretle ve hayranlıkla seyrettim. Bir şeyleri icat etmek için her şeyden evvel gerekli olan şey merak. Araştırma merakınız olmazsa istediğiniz kadar zeki olun ortaya orijinal ve yeni bir şeyler çıkarmanız çok zor. Meraktan sonra ise içinde bulunduğunuz ortamı iyileştirme düşüncesi, daha iyiye ulaşabilme arzusu gelir. Bize sunulan şartları …

Devamı »

Sosyal Meselelere Kat’i Çözümler

Allah, biz insanları yeryüne gönderip cenneti ve cehennemi bir imtihan sonucu kılmış ve peygamberleri vasıtasıyla bu imtihandan başarılı olmanın şartlarını ortaya koymuştur. Allah, hem bireysel hem de toplumsal anlamda hayatlarımızı nasıl yaşayacağımızı bizlere çok geniş bir hareket alanı bırakarak belirlemiş ve böylece bir bakıma rızasına ve bunun somut hali olan cennete ulaşmanın anahtarını bizlere sunmuştur. Allah’ın yapmamızı ve yapmamamızı emrettiklerine baktığımızda bizlere olan lütfünü daha açık görebiliriz. İslami manada meşru daire o kadar geniş ki, dairenin dışına çıkmak tek kelime ile şımarıklıktan başka bişey değildir. İnsanın mutlu olması, rahat yaşaması, hayatın güzelliklerini sinesinde hissetmesi için İslam’ın çizdiği helal alanın içinde kalması yeterli. Kendisine verilen muazzam hareket kapasitesine rağmen ısrarla bu meşru çizgiyi aşmak sadece ve sadece huzursuzluk ve mutsuzluk getirir. Bu noktadan hareketle, İslam’ın toplumsal barış ve huzur için belirlediği buyruklara baktığımızda, içinde yaşadığımız toplumun dengesizliklerine, çarpıklıklarına, karmaşasına hasılı her türlü bozukluğuna ne kadar kati ve net çözümler getirdiğini ve …

Devamı »

Yardım Etme Bilinci!

Dünyanın hayhuyuna kendimizi kaptırıp gitmiş, oyun ve eğlenceye dalmış bir şekilde sürgit bir gafletin içerisinde yaşamlarımızı sürdürken maalesef hayatın amacını unuttuk ve aklımızı başımıza getirecek her yeni vakaya gözlerimiz kapattık. Artık ölümler bile uyanmamıza yetmiyor. O kadar ağır bir morfin vücudumuza zerk edilmiş ki, hiçbir acı kalın derilerimizden içeriye nüfuz edebilecek kuvvette değil. Büyük duvarların arkasında, sadece o duvarların arasında kalanların hayatları için yaşıyoruz ve duvarın dışında olan hiçbir şey bizleri ilgilendirmiyor. Kendimiz, eşimiz ve çocuklarımız bizler için tek yaşam kaynağı olmuş. Tek derdimiz bunları mutlu etmek, bunlara rahatlık sağlamak ve sadece bunların dertleriyle hemhal olmak. Akrabalarımız, dostlarımız, arkadaşlarımız, komşularımız bizler için sadece bir sosyal çevreden ibaret. Elimizdeki bütün imkanları sadece kendi çekirdek ailemiz için seferber ederken mesela bir akrabamızın ne tür sıkıntılar çektiğinden bihaberiz. Beraber çalıştığımız, komşuluk yaptığımız veya arkadaş olduğumuz birileri bizden bir yardım istediğinde hep bir iç sıkıntısıyla karşılıyoruz bunu. Hele bu yardım bir de maddi nitelikte …

Devamı »

Medeniyet

Medeniyet, toplumların benimsedikleri inanç ve düşünceler ışığında yaşadıkları çağı anlamlandırma ve toplumda var olan her türlü ilişkiyi şekillendirme çabasıdır. Bu inanç ve düşünceler kimi medeniyetlerde ilahi bir yapı arz ederken kiminde tamamen dünyevi veya ilahi bir etkiye maruz bırakılmadan sadece beşeri faktörlerce oluşturulmuş bir muhteviyattan müteşekkildir. Toplumlar, gerek bireylerin kendi arasındaki münasebetlerini gerekse toplumların kendi dışındaki toplumlarla olan münasebetlerini, sahip oldukları düşünce ve inanç sistematiği çerçevesinde düzenlerler. Toplumların yaşadığı çağlar birbirinden farklı şartları ihtiva ettiği için düşünce ve inançların yeni durumlara yeni yaklaşımlar geliştirmesi de her bir medeniyeti diğerinden ayırt eden önemli bir husustur. Değişik dönemlerde değişik medeniyetlerin üstünlüğü söz konusu olmuş, bazen birkaç medeniyet birlikte bir çağı faal olarak geçirmiştir. Medeniyetler tarihin bazı dönemlerinde zayıflamış, silikleşmiş ve neredeyse görünmez olmuşlarsa da özellikle ilahi kaynaklı medeniyetler için tamamen yok olma gibi bir durum söz konusu değildir. Ait olduğumuz İslam medeniyeti 19. ve 20. yüzyıllarda daha fazla olmak üzere, şuanda etkisi …

Devamı »

Toplumsal Değişimi Okuyabilmek

Etrafınıza biraz dikkatle baktığınızda nerdeyse her alanda, Türkiye’de yaşanan değişimin farkına varabiliyorsunuz. Toplumsal yapıdaki bu farklılaşmanın özellikle gelirin tabana daha fazla yayılmasından kaynaklanmakta olduğunu, evvelden toplam ülke gelirinden daha az pay alan kesimlerin bu yeni gelir dağılımı sonucu ekonomik alanlarda daha fazla görünmelerinden daha net müşahede edebiliyoruz. Önceleri sadece belli zümrelere hasredilmiş özel alanlar gibi görülen yerlerde şimdi geliri artmış ama eskilerden farklı kişilerin de boy göstermesi, kimileri için altlarındaki zeminin kayması gibi görülürken, kimileri içinse olması gereken ve fakat adaletsiz bir gelir bölüşümünden dolayı bu zamana kadar gerçekleştirilemeyen doğal bir durumun sonucu olarak telakki edilmektedir. Daha öncede yukarıda bahsettiğim durumu destekleyen şeyler duymuş ve ekranlarda görmüş olmama rağmen, bu hafta içinde yaşadığım iki olay bu konuda daha bir mutmain olmamı sağladı. Bunlardan birincisi TUSKON (Türkiye İşadamları ve Sanayicileri Konfederasyonu) tarafından düzenlenen Türkiye-Dünya Dış Ticaret Köprüsü Programı çerçevesinde Grand Cevahir Otel’de gerçekleştirilen ve benim de katıldığım gala yemeği idi. Lüks bir salonda …

Devamı »

Goethe’de İslam Görüşü

Faust, biraz kitapla haşir neşir olmuş hemen herkesin okuduğu ve okuyan herkesin kendinde bir şeyler bulduğu bir kitaptır. Faust’un arayışları, şeytan Mefistofeles ile ilişkisi edebi ve doyurucu bir dille anlatılmıştır kitapta. Şaheseri diyebileceğimiz Faust’un yanında daha birçok eserin de sahibi olan Alman edebiyatçı Johann Wolfgang von GOETHE’nin (1749-1832) İslamiyet’e ve Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselam’a duyduğu yakınlık ta yazarı bilenlerin malumudur. Geçenlerde Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’ni karıştırırken tesadüfen karşıma çıkan Goethe maddesi, Goethe’nin İslam’a duyduğu yakınlık hakkında bizlere önemli bilgiler vermektedir. Böyle büyük bir edebiyatçının çok da fazla bahis konusu edilmeyen bu yönünü Ansiklopedi’den alıntılar yaparak sizlerle paylaşmak istiyorum: “Ünlü hümanist yazar ve filozof Johann Gottfried Herder’in tavsiyesi üzerine Kur’an’la ilgilenen Goethe, 1722 yılında rahip Friedrich David Megerlin’in Arapça aslından Almanca’ya yaptığı ve İslamiyet aleyhtarı bir önsözle takdim ettiği Kur’an-ı Kerim tercümesi hakkında Frankfurter Gelehrten Anzeige’de yayımlanan bir tenkit yazısı kaleme aldı. Bu makalede, Megerlin’in Kur’an’ı hakkıyla tercüme edemediğini ve …

Devamı »

Modern Hayatın Kısır Döngüsü

Modern hayatın bizlere en büyük dayatmalarından birisi sanırım acelecilik. Hep bişeyler yetiştirme telaşında olduğumuz için nerdeyse hiç dinlenmeye ve kendimizi dinlemeye fırsat bulamıyoruz. Modern zamanlarda, otellerde geçirilen tatiller bile gerçek manada dinlenme kavramından o kadar uzak ki. Bir hafta, asgari on gün süren tatillerimizde, verdiğimiz paranın karşılığını alabilme telaşıyla sürekli yer içer, alışveriş yapar, denize veya havuza gireriz. Bunları nerdeyse zevk almadan yaparız. Bunlardan arta kalan zamanlarda da televizyon veya sinema izler, konsere falan gideriz. Sessizce durup kendimizi dinlemeye hiç mi hiç vakit ayırmayız. Bunu yapmaya çalıştığımızda da hep başka bir iş çıkar veya beraberimizdekilerin baskılarına maruz kalırız. Zaten durup dinlemek, kendini dinlemek için başka bir yere gitmeye de hiç lüzum yok. Akşamın sessiz bir zaman diliminde de bunu başarabiliriz. Ama yoğun hayatlar buna hiç izin vermez çünkü kendimizi dinlemeye başladığımız an ne tür bir fasit dairenin içine sıkışmış olduğumuzun farkına varır ve bundan kurtulmaya çareler düşünmeye başlarız. Ama kapitalist hayatın …

Devamı »