Çünkü mahsûl-u tahsîl bizim memâlike göre yalnız şi’ir ve inşâ cihetindedir, bir nebze bahsedilmek fâ’ideden hâli değildir. Şi’irin ta’rîf-i ‘umûmisi kelâm-ı mevzûndur; ya’ni iki satr sözün her birindeki sükûn ve harekâtın musâvi olmasından ‘ibâretdir . Hatta kâfiye-i usûlu milel-i müte’ahhire beyninde ‘âdet olmuşdur , eski Yunaniler yalnız vezine ri’âyetle kâfiye iltizâm itmezlerdi . Şi’ir , her kavimde tabi’ îdir , rû-yı ‘arzda ne kadar milel u akvâm gelmiş ise , cümlesinin kendine mahsûs şi’irleri var idi . ‘Osmânlıların şi’iri ‘acabâ nedir? Necâti ve Bâki ve Nef’î divânlarında gördüğümüz bahr-ı remel ve hezecden mahbûn ve muhabbes-i kasâ’id ve gazeliyyât ve kıta’ât ve mesneviyyât mıdır? Yoksa hâce ‘Itrî gibi musîki-şinâsânın rabt-ı makâmât ile ( diğerleri) Nedim ve Vâsıf şarkıları mıdır . Hayır ! Bunların hiçbiri ‘Osmânlı şi’iri değildir , zirâ görülür ki bu nazımlarda ‘Osmânlı şâ’irleri şu’arâ-yı İran’a ve İranlılar da ‘Arablara taklîd ile melez bir şey yapmışlardır ve bu taklîd yalnız …
Devamı »