Normalde spor yazısı yazmıyorum. Ama arada bir genel spor gündemiyle ilgili bir şeyler karalamak da gerekiyor. Yanlış hatırlamıyorsam TV’de bir spor programıydı. Türkiye’de spor gündemi şike dedikodularıyla çalkalanıyordu. Fenerbahçe’nin efsanevi futbolcusu Cemil Turan bir canlı yayında telefonla bağlanmış Fenerbahçe adına süperligte bağladığı maçların heyecanıyla aynen şu kelamı ediyordu: ‘’Fenerbahçe’yi ligten düşürecek adam daha anasının karnından doğmadı.’’ Nitekim aradan bir yıla yakın bir zaman geçti. Cemil Turan haklı çıktı; Fenerbahçe’yi ligten düşürecek adam henüz anasının karnından doğmadı. Sonra Türk spor basınında insanlarla dalga geçer gibi ‘’malumun ilanı’’ şike dalgası sağlı sollu ataklarla gelmeye başladı. Fenerbahçe yönetimi ve basını bu atakları savuşturmak için bütün blokları 18’in içine kadar geri çekti. Hatta geçen yıl bütün yaz boyunca Rıdvan Dilmen sabah gazetesindeki köşesinde bu konularla ilgili bir tek kelime dahi etmedi. Rıdvan ilk kelamını şikenin en büyük mağduru Trabzonspor’un Avrupa kupalarındaki resmi idman maçlarına dönüşecek mesaileri için yaptı. Ve şeytani zekasıyla Türk spor kamuoyuna …
Devamı »Ramsey Emice
Elimdeki Tariş işi kuru inciri ağzıma attığımda dilimin duyumsadığı acıyla birden kapkara olmuş tükürüklü o iğrenç şeyleri çıkardım. Ortası çürümüş Tariş incirleri. Oysa ben bunları Kilpa’nın cafcaflı reyonlarından özenle seçmiştim güya. Bu tadı kaçıklığa t(r)akviyeyi Rize’nin Dosma dolaylarından adıma gönderilmiş çilli Batum hurmalarıyla yapmayı düşünüyorum. Hurmayı yıkadım, çillerini soydum, içi olgunlaşmış turuncu meyveyi tam dörde ayırdım bir dilim kavramıştım ki telefon… Durmadan çalan zırıltıya zor yetiştim. Ali hocaymış, asfaltta bekliyor. Trabzon’a gidecekmişiz. Beş dakika vaktim varmış. Asfalta mesafem 100 metre yok, dakikasında oradayım ama bu halde beş dakika az. Neyse tıraşımı olmuşum, maillerime bakmışım, Doğu Yücel’in Varolmayanlar’ını yarılamışım biraz dolaşmak benim de hakkım. Günlerce okuyup yazmaktan gına geldi artık. Önce 100 dolarlık citizen saatimi (Erhan şahitsin) sol koluma takıyorum, sonra eşofmanlarımı çıkarıp markasını hiçbir zaman merak etmediğim turuncu kazağımı giyiyorum. Sonra Levi Strauuss & Co marka mavi cins kaba kotu giyip, rebook çorapları giyerken diğer yandan pcyi kapatıyorum ama açık …
Devamı »Bir Spor Devriyesi
Aslında Türk futbolundaki Newton kanunlarının Fenerbahçe’den yana yamulduğu uzunca bir süreden sonra futbol analizi yapmak çok fazla anlamlı değildi. Çünkü ortada baz alınabilecek bir sabite yoktu. Son spor yazımdan sonra birçok şey yaşandı Türk futbolunda. İnsan şöyle azıcık geriye çekilip baktığında inanılmaz şeyler görüyor. Dahası futbolu konuşurken bile aslında farkına varmadan hep Türkiye’yi konuştuğunuzu fark ediyorsunuz. Mesela spor yazısı yazmadığım dönemlerde gördüğüm çok açık ama medyada okuyamadığım acı gerçeklerden bazıları şunlar; Yaşı uygun olanlar bilir; 1990’larda basında hep şöyle denilirdi; Türkiye İran olur mu, Türkiye Malezyalılaşır mı? Oysa Türkiye son on yılda 25 milyon Fenerbahçe taraftarıyla açık ara Avustralyalılaştı. Ama bunu hiçbir sosyolog göremedi. Umarım Fenerbahçeliler beni mazur görürler. Şunu demeye çalışıyorum; başlarını kuma gömen 25 milyon deve kuşumuz vardı ve bunu futboldan para kazanan 1000 kişiden hiç kimse fark edemedi. Diğer garipsediğim durum; Fenerbahçe’nin bir numaralı spor yazarı ve Türkiye’deki futbol yorumunu Lig TV NTV …
Devamı »Trabzon’da Bir Tenisçiyi Oynamak
Sanırım Türkiye’de en zor şeylerden birisi futbolun hemen her şey olduğu Trabzon gibi bir şehirde belediyeye ait bir tenis kortunda çilekeş bir file olmaktır. Omzumda kocaman bir çanta sahildeki bir tenis kortuna her yaklaştığımda ilk iş olarak oldukça düzgün kesme taşlarla örülü iki tribünün tam arasındaki boşluktan kortun filesinin son haline bir bakış fırlatmaktır. Çoğu kez onu balıkları toplanmış bir balıkçı ağı gibi kiremit renkli parlak suni bir zemin üzerinde sere serpe yatmış bulurum. Buna o denli alışmışım ki bu beni hiçbir zaman şaşırtmaz. Bunun böyle olmadığı çok nadir durumlarda ise pistin köşesine atılmış pet şişeleri ve cips ambalajlarını tekmeleyerek işe başlarım. Ağ yerlere serili olduğu zaman ise doğal olarak her seferinde işe küfürle başlarım. Bilebildiğim kadarıyla bu şehirde resmi bir genelev yok, der ve kendi kendime bu toplumdaki aile ahlak ve öğretim yoksunluğuyla ilgili teorilerimin en keskin cümleleriyle söylenir dururum. Her defasında ama her defasında kortun direklerinden fırlatılıp atılmış …
Devamı »Van Kedisini Unuttuk!
Bazen beni bir bedevi kervanının en gerisinden tembel tembel ayak sürten bir avarenin ruh hali sarıp sarmalar. Böyle zamanlarda insanların zihnini allak bullak eden yoğun bir gündemin peşine takılmayı bırakırım. Kendi halinde hiç olmayacak kitaplara dalar ve arada bir kulağıma gelen iniltilere bir anlam vermeye çalışırım. Deprem acı bir realite… Ben demirden, betondan, inşaattan, statikten, imar kanunundan pek anlamam. Zamanında becerebildiğim tek şey Bursa Görükle’de yapılan kız yurtlarında kaytarmamaları için amelelerin başında beklemek ve can sıkıntısından olsa gerek katalitik türü bir çakmakla arada bir Camel yakmaktı. Onun için depremin şiddetinden, artçılardan, kurtarma çabalarından, Kızılay’ın yardım dağıtımından dem vuramayacağım. Van depremi sonrasında sosyal medyada insanların terörden kaynaklanan nefretlerini bir Kürt nefretine dönüştürdükleriyle ilgili akıl almaz yorumlar yapıldı. Doğrusunu söylemek gerekirse ben bu durumu bir türlü anlayamadım. Yani o tepkiyi gösteren insanlara ilköğretimde ve lisede resmi ideolojiyle verilen ünite-mis Türkiye’si sanki bu durumdan hiç sorumlu değilmiş gibi davranıldı. Ve artık bu türden …
Devamı »Cumhuriyet’in Kutsalı Yok
Aslında böylesi dramatik günlerde duygu yoğunluğuyla karalanmış cümlelerin zamanla boşa çıktığının ve bir yazarın oldukça dikkatli olunması gerektiğinin farkındayım; ama yine de bir şeyler karalamak istiyorum. Ve ikinci cümlemde şunu özellikle belirtmek istiyorum; ‘’Tarih inanılmaz bir şey..!’’ Ve bir millet olarak Türkler hala tarihin göbeğinde yaşadıklarına ne akıl erdirebiliyorlar ne de buna bir türlü kendini ikna edebiliyorlar. Sonu gelmez bir yakınmayla var olan durumu kabullenememe ve gelişen şeyler üzerinde akıl yürütmeyi bir şekilde erteleme söz konusu. Geçen yüzyılda Avrupalılar İngilizlerin öncülüğünde içerideki gruplarla siyasi ve askeri işbirliği ile Osmanlının imparatorluk çatısını çökertmeyi başardı. Ve antik Yunan ve Anadolu medeniyetinin doğduğu iki yere Yunanistan ve Türkiye’yi birbiri üzerinden kurdurdu. Geriye savaşlarla ölümlerle benliği arızalanmış iki millet bıraktı. O kadar ki birinci Dünya savaşı öncesi nüfusu yüz binlere varan Erzurum’da sadece on binden biraz fazla insan kalmıştı. Türk milleti devlet kurduğunu sandığı son yüzyılda hiçbir şekilde kendini tedavi edemedi daha doğrusu buna …
Devamı »Tarkan’a Bir Şarkı İadesi
Şarkıyı ilk kez İstanbul Florya’dan geç saatte başlayıp geç saatte bitmiş bir halı saha maçı sonrası ardı arkası gelmez sarı sokak lambaları altında sessizce uzanan gecenin ruhsuz asfaltını şenlendirmek için kuzenim elini arabanın müzikçalarına taktığı boktan bir teknolojik eklenti sayesinde duymuştum. Önce bunun bir şarkı değil üniversitede verilen ‘’bekarlığa veda’’ partisinde toy bir gencin söylediği bir zırvalık olduğunu düşünmüştüm. Adına şarkı denilen bu tanımsız şeyi duyunca göz ucuyla kuzenimi süzmeye ve şarkının sözlerine olan tepkisini okumaya başladım, gözü egzoz dumanlarıyla gün boyu matlaşmış asfalt unsurlarına odaklanmış iki parmağını direksiyonda ritimliyor ve kendince bir şeyler mırıldanıyordu. Mırıldandığı şeyin anlamından çok duyumsal ritmiyle ilgili kafayı ileri geri sallıyordu. Bense ilk kez duyduğum bu denli pornografik sözde bir şarkının çağrıştırdığı sözleri alenen duyuyor olmanın şaşkınlığıyla gözlerimi arabanın yan camından yeni yapılmış dev bir adalet sarayına doğru kaydırıyorum. Ve dürüstçe söylemem gerekirse bir sonraki şarkının ‘’spermlerim kadehte’’ türü bir başka şeytanlık olacağını tahmin ediyordum. …
Devamı »Metin Kondel Yazdı: Kupası Çalınmış Şampiyon
Yazıya nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Türkiye’de yaşanan futbol fiyaskosundan mı, UEFA’nın Türk futbolu adına yaptığı yeni düzenlemeden nasiplenemeyen TFF’nin gönüllü adalet körlüğünden mi, Fenerbahçe üzerinden yeni bir Aziz Öcalan’la karşı karşıya olduğumuzdan mı bahsetsem gerçekten bilemiyorum. Futbolun evrensel yasalarına göre Türkiye Süper Liginde 2010-2011 sezonunda Trabzonspor şampiyon oldu. Bunun sonucu olarak Trabzonspor Şampiyonlar Ligine katılmaya hak kazandı. Neresinden bakılırsa bakılsın bu evrensel aklın kabullendiği açık bir realitedir. Ama ortada garip bir durum var. Türkiye’de şampiyon olmuş bir takımın şampiyonluk kupası Kadıköy’deki bir müzede emanette duruyor. Bu garip durumla ilgili olarak bu ülkede kılını kıpırdatan bir Allah’ın kulu yok. Şimdi böylesine bir durumda Trabzonspor’un Şampiyonlar liginde korsan bir şampiyon gibi oynuyor olmasının sorumlusu kim? Trabzonspor 14 Eylül 2011 tarihi itibariyle şampiyonlar liginde rakibi İnter ile İtalya’da oynadığı grup maçını 1-0 kazanmayı başardı. Yani Trabzonspor’un Türkiye’yi temsil eden bir şampiyon olduğu UEFA tarafından ve tüm Avrupa spor basını tarafından tescillendi. Dolayısıyla Türkiye’deki yapısal …
Devamı »Susturucu Takması Gereken Karadenizli Şarkıcılar
Dünyada çok az ülkede bir dilin katledilmesiyle para kazanılmaktadır. En azından şu anda benim bildiğim odur. Maalesef bu ülkelerden birisi de Türkiye’dir. Karadenizli sözde ‘’sanatçı’’ların sıradan bir Türkçe öğretmenine danışma gereği duymaksızın ‘’şarkı’’ diye milyonlarca insana dinlettiği, derinlikten, histen yoksun sert ve sığ dizeler yeni nesillerin beyinlerine kazındıkça bir yazar olarak gelecekte ortaya ne tür bir insan çıkacağını ve bu düşüncesizlik kokan yongaları yutan insanlara ne tür şeyler karalayacağımı öngöremiyorum. Ve ucu açık bu garabete ciddi bir eleştiri getiren de yok. Yine bilebildiğim kadarıyla motorlu taşıtlar her yıl motor ve egzos muayenesinden geçerler. Nedeni ise araçların gerekli bakımlarını yaptırarak trafikte daha az gürültü yapmasını sağlamak ve trafikte olası arızaların sebep olabilecekleri kazaları önlemek; insan yaşamını korumaktır. Ama motorlu taşıt muayenesindeki bu denli basit mantıklı bir uygulama zihin haritamızı bir şekilde şekillendiren, her yerde çalınan şarkılar türküler için ve onları üreten Karadenizli şarkıcılar için geçerli değil. Kendilerini, yaptıklarını denetleyen gerçekçi bir …
Devamı »İncir Ağacı
Size bugün incir ağacından bahsedeceğim. Çocukluğumun incir ağacından. Güzel bir ağaçtı incir ağacı, çıplak ayaklarla gövdesine sarılıp biraz zorlanarak da olsa dallarına tırmanırdım. Sanırım böyle bir Pazar gününde size bir incir ağacından bahsetmek huysuz bir şairin şiirlerinin derin anlamlarından ya da metinlerinin karmaşık bunalımlarından bahsetmekten daha iyidir. O şair bileti yanacak diye korkuyor. Oysa benim bu yıl kullanmayı düşünmediğim bir kombine biletim var. Neyse incir çekirdeğini doldurmayacak konularla sizi yormak istemiyorum. Bugün Pazar sevgili okur birazdan sıkı bir tenis maçına çıkacağım ve birazcık deşarj olmam lazım. Neden bahsediyorduk şairden mi? Ha evet incir ağacından. Hani şu dünyada en çok Anadolu’da yetişen mütevazi ağaçtan. Rahmetli babam incir ağacının dualı olduğunu, Hz İsa’nın incire dua ettiğini diğer meyvelere dua eden peygamberlerin olduğunu da söylerdi bana ama ben hangi peygamberin hangi meyveye dua ettiğini unutmuşum. Evimizin hemen yanındaki damın altında kırmızı topraklı tarlanın başındaki o incir ağacı gibi ahır kapısının karşısındaki portakalın yanındaki …
Devamı »Eyvah Eyvah Eyvah…!
Türkiye’deki gazete başlıkları nasıl bir ülkede yaşadığımızın italik görüntüsüdür aslında. Başlık şu; Hain Pusu..! Ben bu başlığı ata gazeteden hemen şunu anlarım. Öznesi olmayan bir eylem var, canı istediği zaman harekete geçiyor ve Türk askerlerinin hayatına mal oluyor. Yani başlıkta terörist yok, niyeti bozuk Kürtler yok sadece Türkiye’ye ihanet eden Arapça bir kelimeyle tanımlanmış bir eylem var. Peki bu kadar küçük bir algı kaydırması Türkiye gibi dev bir ülkede neye mal olur? Terörü ve terörü yapanları bir türlü doğru dürüst teşhis edememeye ve faturanın her geçen gün artmasına mı? Peki bu başlığın doğrusu ne olmalıydı; Hainlerin, Sütü Bozukların, Niyeti Bozuk Kürtlerin Pususu. Tekrar etmek gerekirse; hain olan pusu eylemi değildir, hain olan o pusu eylemini yapan soysuz, nesebi bozuk çakallardır. Bu kadar soğuk profesyonellik kokan bir durum karşısında söylemek zorunda olduğumuz şey şudur; adına PKK denilen terör örgütü eylemleri sadece pusu atarak değil Türk medyasında algı makası kırdırarak ta hedefine …
Devamı »TFF Kanarya Doğurdu
Yazıya başlamadan önce kritik bir kelimenin anlamını vermek durumundayım. Türk futbolundaki sistematik şike soruşturmasıyla ilgili hayati kararı verecek Etik Kurulundaki ‘’etik’’ kelimesi. Etik; töre bilimi demektir. Yani bizdeki kanıksanmış ahlak kelimesinin karşılığı bir kelime değildir. Dolayısıyla etik durum daha sonra ortaya çıkabilecek başka bir durumla ilişkili olarak gizli pragmatik bir tavrı içerir. Onun için TFF’deki Etik Kurulundan sözde adalet adına bir şeyler beklemek mucize gibi bir şey olurdu. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında Etik Kurulunun bir nevi görevsizlik diye tanımladığı kararı oldukça etiktir ve yerindedir. Yani Türk futbolundaki son zamanlardaki Fenerbahçe töresi devam etmiştir. Bu açıdan ortada her şey anormal olan bir şey yok. Ama etik olan bu durum birçok sporseverin vicdanlarını tatmin etmediği ölçüde gayri ahlakidir. TFF başkanının açıklamalarına bakıldığında Türk futboluyla ilgili bütün hukuki maddelerin Fenerbahçe’den yana direndiği gözlemleniyor. Ve bu kamuoyunu tatmin eden bir açıklamadan çok bir statüko savunması görüntüsünde. Böylesi bir durumda ise TFF’nin Etik Kurulu dahil …
Devamı »Adaletin Pornosu
Samanyolu diye bir televizyon kanalı. Gereği Düşünüldü diye kendi kavlince toplumu ıslah etmeye çalışan bir mahkeme salonunda sıradan bir lise tiyatrosundan fazlası olmayan bir program. Defalarca bu programa denk geldim ve istemeyerek de olsa izledim. Program temelde kendi çapıyla Türk toplumundaki ahlaki çözülmeyi çeşitli olaylar üzerinden sorguluyor; ve de çeşitli olayları aklınca bir karara bağlıyor. Ve insanları bas sesli bir hakimin azarıyla güya ahlaka erdeme davet ediyor. Yeşilçam filmlerindeki babacan hakimlerin Samanyolu stüdyosu ve para görmüşü denilse yeridir. Yazılarımı daha önce okuyanlar bilirler; ben ‘’normal bir anormal’’im. Türk toplumunda olan birçok şeyi gerçekten anlamam, anlayamıyorum, anlamakta güçlük çekiyorum. Anladığımı sandığım şeyi de daha sonradan hiç ama hiç anlamadığımı anlıyorum. Anlayamadığımı kelimelere döküp anlatmaya çalıştığımda ise daha bir anlaşılmaz oluyorum. Birçokları bunu kendi yazın kabiliyetini ispat çabasındaki bir yazarın gönüllü kekemesi olarak algılıyor. Oysa durum böyle değil. Uzun cümleler kuruyor olmamın nedeni eski bir hastalığım. Yıllarca İngilizce ile uğraştım, okudum, öğrendim, …
Devamı »General Motors’un İflası
General Motors Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamit’in,-patlak gözlü Cumhuriyet gazetesi yazarları Ali Sirmen’in deyimiyle-, 1909’da ‘’hal edilmesi’’nden tam bir yıl önce 1908’de ABD’de kurulmuştur. Ve zannımca Türk İstiklal Harbinde Daim Crysler gibi General Motors’un ürettiği araçlardan da cepheye asker, mühimmat taşınmasında ve harbin kazanılmasında yararlanılmıştır. Hoş İstiklal Harbi’nde Osmanlı’dan çaldıklarımızı o yıllarda Anadolu’daki bozkır ikliminin bu zaferdeki Yunan ordusunu bitirici payını görmeyiz ya. Neyse başka mevzuulardır. İstiklal harbinden sonra düzenli Türk ordusu kuruldu. Kuruldu ama Türk ordusu politikada hiçbir zaman sözü Türk halkına bırakmadı. Daha doğrusu Cumhuriyeti kuranlar tüm zamanların en büyük siyasi hırsızlığı kaygısıyla buna pek yanaşmadılar. Dolaysıyla Türk ordusu İngilizlerin Anadolu’da sultana ve halifeye karşı kurdukları siyasi bir kumpanyanın ceberut bekçisinden başka bir şeye yaramadı. Yani her ne kadar anlı şanlı Türk ordusu teraneleri tutturulmuş olsa da kaba ve sevimsiz realite budur. Türk ordusu küresel hesabı olmayan siyasi bir kumpanyanın yetenekli cengaver sürüsü olarak var oldu sadece. Hepsi bu. …
Devamı »Kes Doğa Koruma Örgütüne Başvuru Şartları
Genel başvuru koşulları; 1- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak. 2- Yapılacak araştırma sonucunda balgamını sokağa atmamış, pet şişeye işeyip arabanın camından dışarı fırlatmamış, ormanda yaptığı mangalı söndürürken korlara işememiş olmak. 3- En az lise ve dengeli bir okuldan mezun olmuş olmak. 4- Herhangi bir nedenden dolayı herhangi bir çevre koruma örgütünden ihraç edilmemiş olmak. 5- KES (Kuzeyli Emekçiler Savunması) Doğa Koruma Örgütünün üye sağlık yönetmeliğinde yer alan üye adaylarına dair sağlık kriterlerine uyuyor olmak. 6- OSS’nin ÖSYM’nin TSK’nın açtığı sınavlara girip beyin gücünü boş yere harcamamış olmak. 7- Herhangi bir mesleki liseye girmemiş olan adayların öncelik sırası; a) Gece eğitimi veren yolu düz liseler b) Gündüz eğitimi veren lise ve kafa dengi okullar c) Anadolu öğretmen liseleri d) Çok programlı liseler e) Fen liseleri f) Askeri liseler (Hepsi yedek yazılacak adaylar) g) Özel Fen lisesi h) Özel Roberto Carlos Koleji i) Yabancı dille eğitim yapmayan özel liseler 8- 21 yaşından gün …
Devamı »Karadenizin En Büyük Yalanı
Orta mektep ve lisede okuduğumuz yıllarda coğrafya derslerinde Karadeniz’le ilgili şöyle bir klişe çakılırdı beynimize; ‘’Karadeniz’in 200 metre altında hayat yoktur.’’ Ee yoktur yoktur, ne yapalım uşağum balıklar da o kadar derine dalmasunlar hoş!’’ diye düşünür coğrafya öğretmenimizin yüzüne bakardık sinsice gülerdik. Yok işin latife kısmı iyi güzel de gerçekçi bir bakış açısıyla tarttığımız kısmı tam anlamıyla dramatik? Belli ki sorgulayıcı bir düşünce biçimimiz yoktu; şunu soramamıştık mesela. Neden 198 metre ya da 202 metre değil de tam olarak 200 metre? Ve neden bütün bir Karadeniz’in yüzeyinden 200 metre altı, bu ‘’bilimsel palavra’’ bazı temiz bölgelerde biraz gevşeyemez miydi? Aynı durum Hazar, Azak gibi diğer kapalı havza denizler içinde geçerli miydi? Bu kuşkulu bilgi tarihte kılıçla hayat bulan bir milletin Karadeniz’e bakışındaki bilimsel hoyratlığın sonucu masum bir yanılgısı mıydı, yoksa emperyal bir odağın kaynak mühendisliği için basitçe bir düşünce makası kaydırması mıydı? Belki sorunun gerçek cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama …
Devamı »İNCE BEL
Mehmet Ali Aydınlar TFF’ye başkan seçtirildikten birkaç gün sonra bombayı elinde bulmuşmuş? Dürüstlüğüne inandığınız bir TFF başkanı için bu cümleyi kullanabilir misiniz? Kanuna, adalete inanan bir insanı dünyanın en karmaşık problemiyle karşı karşıya bıraksanız bile onun için bu cümleyi kullanamazsınız. Şayet o insan için elinde bombayı buldu diye bir tabir kullanıyorsanız bunun anlamı şudur. Sorunu çözmek için bir makama adadığınız o insana bazı siyasi ve ekonomik güçler sorunu çözmesi için müsaade etmeyecektir. TFF başkanının içinde bulunduğu durum da budur kanaatimizce. Bunu nereden mi çıkarıyoruz? Mehmet Ali Aydınlar şike soruşturmasının ikinci dalgasında yani Trabzonspor başkanının ifadeye çağırıldığı gün alelacele Süper Ligi tescillediklerini açıkladı; Bu durumda şunu sormak durumundayız; şike soruşturması kapsamında savcılıkça ifadesi alınan eski TFF başkanı Mahmut Özgener ile Mehmet Ali Aydınlar arasındaki fark nedir? Görünen o ki Mahmut Özgener Fenerbahçe başkanının gölgesinde pasif bir kuklaydı, Mehmet Ali Aydınlar ise hükümetin gölgesinde aktif bir kukla. Onun içindir ki şaibelerle çalkalanan …
Devamı »Trabzon’da Bir Ucube!
Türkiye garip bir ülke… Normal bir insandaki şaşma duygusunu kısa zamanda anlamsızlaştırabiliyor. Ve insan artık hiçbir şeye şaşırmaz oluyor. Hızlı tren diye bir proje başlatılır; trenler raylarından savrulur, insanlar ölür, sorumlusu olmaz. Askeri ve sivil uçaklar uçan tabut gibi düşer ama hiçbir şey olmamış gibi hiç kimse istifa etmez, THY cirosunu artırır, dünyanın en pahalı reklamlarını yapar. Tersanelerde işçiler ölür çalışma bakanı koltuğuna daha bir sıkı yapışır. Madenler göçer, işçiler enkaz altında kalır, pozisyonda düdük çalan olmaz her nedense. Yardım derneklerinde sporda Fenerler ardı ardına yanar söner sanki hiçbir şey olmamış gibi hayat devam eder. İmtiyazsız halk kitlelerinin çocukları askerlik yaparken vurulur, ölür, yaralanır, sakat kalır ama bundan ne Savunma Bakanı ne genelkurmay başkanı sorumlu olmaz. Kısacası her şey normal bu ülkede. Sanki Türkiye’de iktidar olmuş bir partinin kalın bağırsağı ve kakası yok. AKP kalınbağırsağını aldırmış gibi her defasında kendi kendine aklanır durur halkın zihninde. Pasta hamurlarına katılan pAk maya …
Devamı »“Rıdvan Tatile Çıksın…!”
Tam Adı: Rıdvan Dilmen Lakabı: Şeytan İşi: Spor Yorumculuğu Yazıya başlamadan önce çok kısa bir şeyi hatırlatmam gerektiğini düşünüyorum. Nisan 2010’da Rıdvan Dilmen Tanju Çolak’ın telefonunu yasa dışı dinlettiği gerekçesiyle İstanbul Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınmıştı. Sonra bunun bir kıskançlıktan kaynaklandığı söylendi ve olayın üstü kapatıldı. İşin gerçek yüzünü hiçbir zaman öğrenemedik. Rıdvan Dilmen Fenerbahçe adına dinleme mi yapıyordu, Türk futbolunda kendisini kahin yapan sırların peşinde miydi? Anlayamadık azizim. Rıdvan Dilmen’in spor yorumlarında dikkat çekici özellik hemen her Fenerbahçe maçından önce skor tabelasını görebilme gücünden geliyordu. Bakın çektiği bir reklam filmini hatırlayın. Ne diyordu o reklamda Rıdvan? ‘’Gol olur..!’’ Kimse sen nereden biliyorsun, ‘’Gol değil Allah’ın dediği olur..!’’ demiyordu. Gol olur diyordu zira sahadaki futbol personelinin ruhlarındaki çatlaklıkların dökümüne en yakın sözde spor yazarı. Maç sonrasında yaptığı sözde yorumların çoğunda kaderi belli bir Fenerbahçe maçını bir kahin edasıyla sözel olarak onaylıyor. Hemen her yorumunda kullandığı cümle şu; ‘’Maçtan önce söylemiştim..!’’ Yani …
Devamı »We Got Him…!(Onu Yakaladık)
Olay’a iyi tarafından bakacak olursak en azından The Economist dergisi: ‘’Türkler Fenerbahçe’yi tutsun..!’’ diye bir açıklama yapmadı. Hani vardır ya bizde bir hastalık; Metin yazınca kimse umursamaz ama Martin yazınca bir hikmet aranır. Beni internetspordan okuyanlar Fenerbahçelilere bu tür olayları bir yıl önce alegorik bir dille yazdığımı bilirler. Fenerbahçe’nin başkanı Aziz Yıldırım’ın ve Şekip Mosturoğlu’nun dava sürecindeki hastane trafiği bana daha çok Ergenekon soruşturmasını çağrıştırıyor. Yani bu kadar imtiyazın olduğu bir ülkede hem Ergenekon’dan yargılananlar hem şike soruşturmasıyla yargılananlar sivil polislerin içinde turist gibi. Ortak huyları canı sıkıldıkları anda hastalanabilmeleri. Türkiye’de hayatın ciddiyeti asgari ücretle çalışan insanların yüz hadlerinde. Milyon dolarları kepaze işlerde harcayıp dünyaya rezil olanlarda değil. Türk futboluyla ilgili kritik sorulardan birisi şudur; geçen yıl Süperligte bütün bu rezaletler yaşanırken Galatasaray yönetimi Fenerbahçe’nin bu kirli icraatlarına neden gerektiği kadar tepki göstermedi? Galatasaraylı yöneticilerin geçen yıl boyunca yaptığı sönük açıklamaların ve kısmi sessizliğin bu dehşet operasyonundaki payı nedir? Galatasaray’ın …
Devamı »Fenerbahçe’ye Bank Asya Liginde Başarılar!!
’Adalet topaldır, ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er geç ulaşır.’’ der Mirebau. Bu açıdan ben adaleti bir parça rahmetli anneanneme benzetirim. Rahmetli anneannemle de köyde bir yere giderken komşularına uğrar uzun uzun konuşur; çocuk sabrımı zorlar dururdu. Nur içinde yatsın; futboldan anlamasa da anneannem de Trabzonsporluydu. Fenerbahçe’nin şike soruşturmasıyla ilgili gözaltına alınan başkanı Aziz Yıldırım birkaç yıl önce tıpkı bir siyasi parti başkanı gibi taraftarlarına üç yıl üst üste şampiyonluk sözü vermişti. Bu durumda biz de Aziz Yıldırım’ın bir futbol dehası olduğunu düşünmüştük. Ama zamanla servetinin kaynağı şüpheli bu adamın futboldan pek anlamadığını işleri emrindeki kirli işler departmanıyla hallettiğini gördük. Türk futbolunda çok az kulüp başkanı Aziz Yıldırım kadar spor basınını ve Federasyon’u bir takımın lehine alenen taraf olmaya ve bunun için yargılanamaz gayri ahlaki bir dili kullanmaya mecbur etmeyi başarabilmiştir. Türkiye’de futbol Fenerbahçe başkanı tarafından ekonomik tazyikle kıskaca alındığında futbolun maceraya ya da bilinmeyene açık ruhu neredeyse öldü. …
Devamı »ŞIK ŞIKK ŞIKKK..!
Trabzon’dan klasik bir Rize’ye bir dolmuş yolculuğu… Aklım çok eskiden yaptığım dolmuş yolculukları geliyor nedense… Minibüsün hat tabelasının arkasına yazılmış arabesk kokan sözlerini, kaseti yeni çıkmış artistleri ve minibüslerde dinlenmiş şarkı sözleri… Eski mavi bir Ford dolmuşta ‘’Her canlı tutunacak bir dost arar, taşın kalbi yoktur ama onu da yosun sarar..!’’ gibi bir söz hatırlıyorum. Sonra Orhan Gencebay’dan Hakkı Bulut’a bol acılı bir kebabı andıran kuralsız kemanlı o bildik nağmeler. Tabi ki bunların arasında bir Hint devşirmesi olan ‘’Şıkı şıkı babaaa…!’’ şarkısı da vardı. Dolmuş minibüsü Karadeniz’in -gerçekte mavi deniz- pürüzsüz bir mavilikte sessizce oynaştığı güneşli bir günde kapkara ama kenarlarındaki çelik bariyerlerden oldukça pahalı olduğu belli bir asfalttan Rize’ye doğru akıyoruz. Artık Avrupa Birliği standartlarındaki minibüslerimizde arabesk, sokaklarımızda kokoreç yok. Onların yerine derin bir dolmuş sessizliği var. Ama bu sessizliği arka koltukta şık şık şık diye durmadan tespih sallayan bir delikanlı bozuyor. Motor sesinin gürültüsüne alışık kulaklarım bu tespih …
Devamı »CHP ve Muhaliflere Tarihi Bir Öneri
Türkiye’de 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde insanlar darbecilerden ve jakobenlerden kaçıp fevç fevç AKP’nin siyasi adaletine sığındılar. Kendilerini oldukça demokratik hissettiler. En komiği neydi biliyor musunuz; başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mekke’yi feth etmişçesine yaptığı balkon konuşması. Neredeyse ‘’sırtımı açtım hakkı olan gelsin beni kırbaçlasın!’’ diyecek sandım. ‘’Hakkınızı helal edin’’ dedi AKP’lilerin başkan babası, fetih coşkusundan sonraki Veda Hutbesi’nden rol çalar gibi. Tam o anda kendimi henüz İslam’a girmemiş bir inatçı bir Kureyşli gibi hissettim. Az daha yanımdaki yüzü tıraşsız, sabah dişlerini fırçalamamış, gözündeki çapakları tartışmalı bir AKP’liye sarılma hissiyle doluyordum. Ama hemen sonra dur yahu ben bir Milli Görüşçü’yüm diye düşündüm ve gayet tabi bir şeriat yanlısı bir adamım. Ne gerek var bunlarla kucaklaşmaya diye düşündüm. Her seferinde halka çiçek atan başkan bu kez halka şarkı söyledi. Sonra bütün Türkiye’yi bütüncülleştiren o bildik klip düştü televizyon ekranlarında. Başkan bugünlerde siyasi rakiplerine açtığı bütün davaları geri çekmiş. Tabi bu tablo karşısında gözlerimiz …
Devamı »İsmet Ağabeye Özel
Huysuz, huzursuz, din kardeşlerince tam olarak anlaşılamamaktan yakınan ‘’nalet’’ bir Adem..! Kelimeleri henüz siyaseten baliğ olmamış Türkiyeli Müslümanların hayatının omurgasına dokunmuş bir şair. Bir parça modası geçmiş naftalinli danteller misali eski sandıklardan çıkmış gelin çeyizine benzer görüşleriyle hala orijinal bir İsmet Ağabey. Türkçülüğü bir başka Türkçülük; Kalın Türk diye yazdığı kitabı zihnine üflenmiş bir ilahi suhuf gibi, sadece 49 sahife. İstiklal Marşı Derneği’ni kurmuş, ‘’İsabetli ise geç değildir..!’’ düsturunca bazı şehirlerde örgütlenmeye çalışmış üstad-ı zamane. Ama umutsuzluğu ve yakınmaları İstiklal Marşı Derneği’nin şubelerini açarken çektiği güçlük onu bir tür zenci ruh haline itmiyor da değil. İsmet Özel’in istiklal hareketinin ana hattı; İstiklal Marşı kâfirlerin Türk milletinin zihnindeki bir çekirdek düşünce (ram bellek) ele geçirmeyi akıl edemediği tek kale olarak görmesine dayanıyor. Bu gerçekten saygı duyulacak sade ve de gerçekçi bir görüş. Gerçektende Türkiye’de son yüzyılda birçok şey resmen talan edildi. Bu talandan nasibini almamış şeylerden birisi İstiklal Marşımız. Belki yüce …
Devamı »Başkan Babamızın Son Zaferi
Ah Aziz Nesin değerini bilemedik..! Ah Aysun Kayacı, bacım senin bir deha olduğunu göremedik, sana ‘’gel davarlara gidek.!’’ dedik, seninle alay ettik..! Ah Bekir Çoşkun bir söz ettin ama doğrusunu edemedin. Doğrusu göbeğini kaşıyan pendik escort bayan adam değil ‘’taşağını kaşıyan, götünü ovuşturan adam’’ olacaktı. Ah Yılmaz Özdil bidon kafa demişsin, doğru söylememişsin. Ona ‘’kot kafa’’ derler bizim memlekette. Ah Nuray Mert ‘’sivil diktatörlük’’ demişsin ablacığım. Değilmiş tam anlamıyla İslamo-faşo devrindeyiz. Ah Ahmet Altan ‘’kof kabadayı’’ demişsin, uymadı ona halk dilinde ‘’lağo..!’’ derler. Ah be Ahmet Hakan hala ‘’Mor Türkler’’ başlıklı bir yazı yazmamışsız, gözüm. Olan oldu, artık milletimizin Gül gibi bir başkan babası var. Başkan babamızın üçüncü seçim zaferi bana Rusya konsolosluğuna akpendik.com sığınmaktan başka şans bırakmıyor. Ah ben ne edeyim bu Kazlıçeşme’deki güruhuna karşı nerelere gideyim. Çocuklara ilkokulda masallar anlattık, ‘’herkes içindeki Mustafa Kemal’i ortaya çıkarsın’’ diye. Buyurun, birisi inanmış bu masallara, çıkarmış içindekini. Vah başımıza gelenler..! Ne …
Devamı »BİR MİLLİ GÖRÜŞ ELEŞTİRİSİ
Bir film vardı, adı Yeşil Yol. Bilmem hatırlar mısınız, Stephen King’in romanından uyarlanmış 1999 yapımı Frank Darabont’un yönettiği bir film? Filmde bir çocuğu öldürmekle suçlanan dev cüsseli bir zencinin kendini bir türlü ifade edemeyişi vardı. Filmin bir sahnesinde birinci dereceden cinayet işlemekten mahkum olmuş zenci tıpkı bir büyücü gibi bir gardiyanın bedenindeki tüm hastalıkları bir sinek bulutu gibi yutuyor ve gardiyan iyileşip sağlığına kavuşuyordu. Nedense Milli Görüş hareketi ve Nurettin Şirin aklıma geldiğinde hep o filmi hatırlarım acı bir tebessümle. Refah-Yol iktidarının yaka paça edildiği 28 Şubat sürecindeki en büyük bahanelerden birisi de Sincan’da düzenlenmiş bir lise tiyatrosundan ötesi olmayan o meşhur Kudüs gecesiydi. Organizasyon Sincan Belediyesi’nin olmasına rağmen tıpkı Yeşil Yol filmindeki o koca cüsseli zenci gibi bir sinek sürüsüne benzeyen bütün günahları tek başına yutan kişiydi, Nurettin Şirin. Uzun süre hapis yatıp Rahşan affıyla çıktığında Nurettin Şirin’in söylediği çok ilginç bir söz vardı. ‘’Sıradan bir sokak çetesinin bile …
Devamı »Hans Peter
Mahalledeki Almancılar Almanya’dan gelmiş. Bildik klasik Almancı dönüşleri işte. Bir sürü bavullar, ucuz hediyeler, siyah renkli bir ciple Avrupa baştan sona geçilmiş. Sırp polisinin çorba parası, Bulgar’ın kasisli yolları, Türkler’in yarım saatte bir klavye tuşuna basan gümrük memurları falan filan… Osman Bey Türkiye’ye bir de kuyrukla gelmiş. Altmış yaşında sapsarı bir Alman emeklisi bir öğretmen. Osman Bey memlekete tatile mi gelmiş, huysuz bir Alman’a tercümanlık yapmaya mı belli değil. Trabzon’da canlı bir bagajla dolaşıp duruyor. Akşam eve dönmüşler, düşünmüşler taşınmışlar ne yapacağız bu Alman’ı diye. Alman İngilizce bildiğinden akıllarına ben düştüm birden. ‘’Vuuh Metin var da, onun bir işi yok tatilde; gezdirsin ha bu Hans’ı’’ Alman’ın İngilizce bilen tercümanı hazır. Ertesi gün sabah Hasan İzzettin Dinamo’nun savaş yıllarıyla ilgili sefaleti konu aldığı bir romanını mı okusam, yoksa Çamburnu’nda güneş banyosu yapmak için denize mi gitsem diye düşüncelerde gezinirken Osman Bey elinde bir kutu çikolatayla ve hediyelerle kapıyı tıkladı. ‘’Hane Metin? …
Devamı »Kazan Çömlek Patladı..!
Efendim bu satırları bir futbolsever ve bir Trabzonspor taraftarı olarak karalıyorum. Çocukken mahallede top oynadığımızda bizi bileğinin hakkıyla yenen hiç kimseye bir şey söylemez sadece takımların eşit güçte olmadığını düşünür ve susardık. Ama taş üstü gitmiş bir topun gol sayılmasıyla yenildiğimizde ise bunu asla kabullenmezdik. Trabzonspor’un müzesinden tam üç koca şampiyonluk herkesin gözleri önünde çalındı. Bunlardan birincisi 1996’da resmen zorbalıkla ve şehre yapılan siyasi tazyikle, İkincisi 2004’te MHK’nin bilhassa Metin Tokat’ın hakem kararıyla çalındı. Üçüncüsü ise 2010-2011 Süperlig sezonunda yine hükümet baskısı ve onun renk hırsına akort edilmiş hakemlerin yardımıyla Fenerbahçe tarafından çalındı. Bu yıl ligte bir sürü çirkeflik izledik. Eski hakem imtiyazını kaybetmiş Beşiktaş ve Galatasaray’ın nasıl sıradanlaştığını hemen herkes gördü. Bu lig tablosunda elindeki insan kaynağını en iyi şekilde kullanan takım olarak Trabzonspor’la siyasilerin ve hakemlerin açıkça koruduğu Fenerbahçe yarıştı. Fenerbahçe futbolun FIFA nezdindeki bildik bütün kurallarından her defasında taşmasına TFF’ce göz yumuldu. Bunun anlamı şuydu; paralı bir …
Devamı »