Edebiyat… Aslında tanısak öyle yer edecek ki yaşamımızda, günün hiçbir saati ondan uzaklaşmak istemeyeceğiz. Bunu yapanlar var, yapmalarında da çok haklılar. Neden mi? Çünkü her insanın uzaklaşmaya ihtiyacı var.
Son günlerde, hatta yıllarda yaşanan olaylar hepimizin hafızasında büyük yer tutuyor. Hem üzülüyor, hem sinirleniyoruz. Ölen polis memurları, çocuklar, gençler, yanı başımızda yıllardır süren katliam… Bunlardan her ne kadar çok etkilenmemiş görünsek de aslında ruhsal olarak bizi gerçekten çok etkiliyor ve gün içinde sahip olduğumuz neşeyi kaybediyoruz. Hayata daha umutsuz bakmamıza, gülerken bile tereddüt etmemize neden oluyor. Hepsinden kaçacak bir çıkış kapısı arıyoruz. Her şeyden uzak, bambaşka bir dünya… Tam da bu noktada üzerinde kocaman EDEBİYAT yazan kapıyı göremiyor ve tüm yükleri sırtlamaya devam ediyoruz. Yalnızca birkaç saatliğine pisliklerle dolmuş bu dünyadan kaçmak… Gerçekten güzel olmaz mıydı?
Tam da bu yüzden var zaten kitaplar, dergiler. Ancak edebiyatın sadece toplumun yararı gözetilerek yapılması gerektiğini savunan bazı görüşler de var ki sanırım bulunduğumuz durum içinde en son ihtiyacımız olan şey bu. Dünyayı zaten leş götürüyorken, kimsenin tasvip etmediği ama herkesin boyun eğmek zorunda kaldığı şeyler çevremizde dört dönüyorken gece olup da kitabımızı açtığımızda aynı olayları sadece edebi bir dille okumak ne kadar çekici gelebilir? Bunun bize yararı ne olabilir? İnsanları edebiyattan soğutmaktan başka bir işe yaramaz bu. Edebiyatın görevi her dönemde farklı olmuştur; kimi zaman cahil halkı bilgilendirmek, kimi zaman kökten bir devrimin başını çekmek… Ancak şu andaki görevi, insanların omuzundaki yükleri birkaç saatliğine hafifletmek ve onlara çağın unutturduğu hisleri yaşatmak… Bunu insanlara borçlu edebiyat. Umut için, mutluluk için, hüsranın temiz kalmış hali hüzün için…
Bu bir bakıma kirli edebiyata karşı bir duruştur. Lağıma bulanmış düşünceleri edebiyatla anlatmak, edebiyatı kirletmektir. Her sokak buram buram pislik kokarken bırakın bari edebiyat tertemiz koksun. İnsanlar onun beyaz, biraz da mavi kokusunu alsın ve daha umutlu bakabilsin dünyaya.
Evet, belki edebiyatın dünyayı kurtaracağı yok. Ama hayal edebilir, umabiliriz. Öyle değil mi?
Elimizde kirlenmemiş bir edebiyat var. Onu da kirletmeyelim…