Mahalledeki Almancılar Almanya’dan gelmiş. Bildik klasik Almancı dönüşleri işte. Bir sürü bavullar, ucuz hediyeler, siyah renkli bir ciple Avrupa baştan sona geçilmiş. Sırp polisinin çorba parası, Bulgar’ın kasisli yolları, Türkler’in yarım saatte bir klavye tuşuna basan gümrük memurları falan filan… Osman Bey Türkiye’ye bir de kuyrukla gelmiş. Altmış yaşında sapsarı bir Alman emeklisi bir öğretmen. Osman Bey memlekete tatile mi gelmiş, huysuz bir Alman’a tercümanlık yapmaya mı belli değil. Trabzon’da canlı bir bagajla dolaşıp duruyor. Akşam eve dönmüşler, düşünmüşler taşınmışlar ne yapacağız bu Alman’ı diye. Alman İngilizce bildiğinden akıllarına ben düştüm birden. ‘’Vuuh Metin var da, onun bir işi yok tatilde; gezdirsin ha bu Hans’ı’’ Alman’ın İngilizce bilen tercümanı hazır. Ertesi gün sabah Hasan İzzettin Dinamo’nun savaş yıllarıyla ilgili sefaleti konu aldığı bir romanını mı okusam, yoksa Çamburnu’nda güneş banyosu yapmak için denize mi gitsem diye düşüncelerde gezinirken Osman Bey elinde bir kutu çikolatayla ve hediyelerle kapıyı tıkladı. ‘’Hane Metin? …
Devamı »