Orta mektep ve lisede okuduğumuz yıllarda coğrafya derslerinde Karadeniz’le ilgili şöyle bir klişe çakılırdı beynimize; ‘’Karadeniz’in 200 metre altında hayat yoktur.’’ Ee yoktur yoktur, ne yapalım uşağum balıklar da o kadar derine dalmasunlar hoş!’’ diye düşünür coğrafya öğretmenimizin yüzüne bakardık sinsice gülerdik. Yok işin latife kısmı iyi güzel de gerçekçi bir bakış açısıyla tarttığımız kısmı tam anlamıyla dramatik? Belli ki sorgulayıcı bir düşünce biçimimiz yoktu; şunu soramamıştık mesela. Neden 198 metre ya da 202 metre değil de tam olarak 200 metre? Ve neden bütün bir Karadeniz’in yüzeyinden 200 metre altı, bu ‘’bilimsel palavra’’ bazı temiz bölgelerde biraz gevşeyemez miydi? Aynı durum Hazar, Azak gibi diğer kapalı havza denizler içinde geçerli miydi? Bu kuşkulu bilgi tarihte kılıçla hayat bulan bir milletin Karadeniz’e bakışındaki bilimsel hoyratlığın sonucu masum bir yanılgısı mıydı, yoksa emperyal bir odağın kaynak mühendisliği için basitçe bir düşünce makası kaydırması mıydı? Belki sorunun gerçek cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama …
Devamı »