İstanbul’da bir insan olarak solumak ne zor imiş. Elbette bir bedeli var bu memlekette yaşamanın üstelik bedelini nefeslerimizle ödüyoruz. Çünkü, yaşamlarımız, beklenmedik çizgiler arasında zikzaklar çizen bir oyun bu şehirde. Bir anda yükselişler, inişler, bir anda seslenişler ve susuşlar, bir anda yaşananların iyiliği kötülüğü ve yine beklenmedik yahut düşünülmedik garip, ani, ölümler… Yani, hayat bir var, bir yok İstanbul’da… Ne çok insan var küçücük Sultanahmet’te. Metrekareye rahat 9 insan düşer. Burada insanlar, sokaklar boyu uzayıp gidiyor görmelisiniz! Yolları çatallanıyor, üçleniyor her yolun girişinde ve çıkışında. Köprüler, geçitler, girişler, çıkışlar, girmezler, çıkmazlar yolların gerdanlarına, bileklerine ve insanların yüreklerine uzanıyor adeta. Meydanlarda acayip ırklar, tarihler ve cümle yeryüzünün hülasası adeta mahşer yerini andırıyor. İnsanların başı dönüyor. Dünya döndüğünden değil aslında, insanın kendisi bizzat döndüğünden belki de. Gözleri bulanıyor, adımları tekliyor. Küresi yirmidört saatte bir dönen dünyanın insanı, İstanbul’da, saniyeler içinde yüzlerce kez dönebiliyor… Bir sağlam an yakalayıp, sakin bir boşluğa atmaya çalışıyor …
Devamı »