31 Mayıs 2013 tarihi itibariyle ülkenin gündemine oturan Taksim Gezi Parkı eylemi ve sonrasında ülke çapında yaşanan kaostan ötürü USMED olarak üzüntü içinde olduğumuzu belirtmek isteriz.
Protestolar, sosyal medya kanalları ile başlamış, yayılmış ve devamında tüm Türkiye’yi etkilemiş, sokakları etkileyecek bir yapıya dönüşmüştür. Oluşturduğu etkiler sonucunda maalesef kimsenin olmasını arzu etmediği yaralanmalar ve hatta 22 yaşında genç bir vatandaşımızın ölümü sonuçlanmıştır. Yaşanan olayların gelişimi ve vardığı sonuçlar derinlemesine incelenmelidir.
USMED olarak Gezi Parkı olaylarını, derneğimizin faaliyet ve ilgi alanı olan sosyal medya açısından Akademik olarak değerlendirmekteyiz.
Türk Toplumunun Sosyal Medya Okur Yazarlığı Ve Bilgi Kirliliği
Sosyal medya dikkatle kullanılması ve tüketilmesi gereken bir mecradır. Yaşanan olaylar göstermiştir ki, eylemi samimiyetle ve iyi niyetle destekleyen sosyal medya kullanıcıları olduğu kadar, provokasyon amaçlı kullanan, sahte ve yalan paylaşımlar yapan, fake hesaplarla bilgi kirliliğini körükleyen, maddi veya manevi çıkarları doğrultusunda toplumu ve dolayısıyla ülkemizi kaosa sürüklemek isteyen kötü niyetli kullanıcılar da gözlemlenmiştir. Çevrimdışı mecralarda olduğu gibi sosyal medyada da kullanım kötü niyetli olduğunda, yarattığı etki maalesef arzu edilmeyen düzeylere ulaşmakta ve bilginin bilinçsiz tüketimi ile toplum galeyana gelebilmektedir. Özellikle toplum tarafından tanınan bilinen sanatçılar ve ünlü kişiler ile yüksek takipçi sayısına sahip, markaların çeşitli kampanyalarında da zaman zaman görev almış ve fenomen olarak bilinen kullanıcıların sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar, gezi protestosunun seyrini olumlu ve olumsuz şekilde yönlendirmiştir. Bununla beraber Devlet yöneticilerinin sosyal medyayı toplumların baş belası olarak nitelendirmesini de doğru bulmamaktayız. Arap dünyasında sosyal medya kazanımları ortada iken, mevcut Türk hükümetinin bu kazanımlar ile arap coğrafyasındaki rolü daha da artmışken, sosyal medya hakkında negatif düşüncelere sahip doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Sosyal medyanın bir iletişim sanatı olduğunu fakat toplumdaki sosyal medya algısının henüz oturmadığı bir gerçektir. Bu durumun önüne geçilebilmesi için halkımızın sosyal medya okur yazarlığı konusunda ivedilikle bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi konusunda gözle görülür bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Bir diğer taraftan protestonun çıkış noktası olan Twitter incelendiğinde, ülke çapındaki kullanımının %80 üzerinde kısmının İstanbul, Ankara ve İzmir illerimizden oluştuğu görülmektedir. Özellikle toplumu ilgilendiren Gezi Parkı olayları gibi meselelerde ana akım medyanın da protestosnun başında sessiz kalmasıyla birlikte kamuoyu ağırlıkla bu 3 büyük ilden gelen mesajlar tarafından oluşturulmuştur. Kitlesel medyanın sessizliğini koruyup konu hakkında toplumu bilgilendirmemesi, üzerinde tartışma imkanı sunmaması, bu mecraya hakim kitlenin sunduğu içeriklerle sınırlı kalınmasına sebep olmuştur. Oysa ki toplumsal tercihler ülkemiz coğrafyasının her bir noktasını kapsamakta ve tüm toplumun katılımıyla demokratik şartlarda vuku bulmaktadır. Sosyal medya gibi merkezinde beşerin yer aldığı bu yeni etkileşimsel iletişim modeli, yeni medya mutlaka en erken zamanda homojen bir şekilde tüm topluma yayılmalıdır.
Sosyal medya çift yönlü bir dinamiktir
Günümüzde geleneksel medyanın etkisini yitirerek sosyal medyanın etkinliğini arttırmasındaki en temel sebep, bu yeni medyanın merkezinde insanın olmasından gelmektedir. Bu medyayı güçlü kılan ise gücün ve söz hakkının yönetimlerden halka, markalardan tüketicilerine geçmiş olmasıdır. Bu mimaride şekil bulan yeni iletişim modelinde beklenti, olabildiğince şeffaf, samimi, insani, empati yapabilen, haksıza haksız, haklıya haklı diyebilen ve yeri geldiğinde özür dileme erdemini gösterebilen bir dil ve üsluptur.
Yeni medyanın bir diğer öne çıkan unsuru ise temelinde anlık etkileşimin yer almasıdır. Artık günümüz toplumu zamanı beklenenden daha hızlı tüketmekte, dolayısıyla taleplerine olabildiğince çabuk karşılık görmek istemektedir. Sabır eşiğimiz, hiç olmadığı kadar aşağılara inmiş durumdadır. Gezi parkı olayları, çıkışı itibariyle çevrenin korunması gibi haklı bir nedene dayanmaktayken, sonrasında yaşanan olaylar, samimi duygularla Taksim meydanında toplanan masum sivillerin maruz kaldığı şartlar ve bu insanların beklentilerinin olabildiğince hızlı ve samimi şekilde devletimiz tarafından cevaplandırılması gerekmekteydi. Devletimiz tarafından yapılabilecek böylesi bir empatinin, şüphesiz halkın da daha sağduyulu davranmasına, marjinal grupların provokasyonuna kanmamalarına ve yine bu ülkenin fertleri olan polis ile çatışmaların başlamamasına vesile olacaktı. İşte bu etkileşimin eksikliği, krizin tepeden yuvarlanan bir kar topu misali kısa sürede hızla büyüyerek bir çığ halini alıp ülke geneline sıçramasına ve arzu edilmeyen sonuçlar doğurmasına sebep olmuştur. Protestoları destekleyen vatandaşlarımızın en büyük beklentisi kendilerine devleti emanet ettikleri hükümetin empati yapmasıydı.
Dijital Devlete Geçilmeli
Tüm olan bitenlerin neticesinde toplumdan gelen tepki ister ağaçlara, ister doğrudan hükümete yönelik olsun, zarar gören devletimiz olmuştur. Devletimizin uluslararası arenadaki itibar kaybı bu ülkenin hiçbir ferdine ne şimdi ne de ileride bir fayda sağlayacaktır. Bu ve benzeri sonuçları bir daha yaşamamak açısından;
- Devletimizi yöneten hükümet tüm vatandaşların hükümetidir teknolojinin ve yeni medyanın tüm nimetlerinden faydalanarak özellikle toplumsal yaşamı derinden ilgilendiren konularda toplumu daha iyi anlayabilecek, dinleyebilecek sistemler ve süreçler geliştirerek toplumun tüm kesimlerine daha hızlı ve etkin hizmet vermelidir.
- Büyük bir hızla hayatımıza ve hatta ceplerimize kadar girmiş olan sosyal medya, kamu oyunun nabzını doğru bir şekilde tutabilmek, vatandaşın taleplerini ve görüşlerini alabilmek için tüm ülkeye yayılmalı ve kullanıcılar bilinçlendirilmelidir.
- Sosyal Ombudsman’lık Devreye sokulmalı sosyal medya şikayet yönetimi yasalaşmalıdır.
- Sosyal medya üzerinden yapılan provokasyon ve bilgi kirliliği, sıkı denetimlerden geçirilerek olayların büyümesine mahal vermeden engellenmelidir. Tesis edilebilecek önlemler, asla vatandaşın ifade özgürlüğünü demokratik haklarını kısıtlayıcı boyutlara ulaşmamalıdır.
- Devlet yapısının, tüm organlarıyla sosyal medyanın ruhuna uygun şekilde entegre olması sağlanmalıdır.
- Sosyal Medya mecralarında organik olmayan durumlar tespit edilmeli , Sosyal Medyayı, devletin geleceği ve toplumsal uzlaşıyı tehdit edecek şekilde provoke eden fake ve gerçek kullanıcılar belirlenmeli, nefret söylemi kanunları yeniden düzenlenmeli ve tespit edilen birey ya da kurumlar saf dışı edilmelidir.
- Toplumun tüm fertlerinin, sosyal medyayı kullanırken milli değerlerimizi ve çıkarlarımızı gözetecek şekilde gereken özeni göstermelidir.
- Demokratik açılım gibi Türkiye’nin girift problemlerini çözmek için sosyal medyada da akil insanlar belirlenmesi için çalışmalar başlatılmalıdır.
- Sosyal Medya alanında yapılacak akademik çalışmaların önü açılmalı ve destek sağlanmalıdır.
- Üniversitelerin iletişim fakültelerinde sosyal medya dersi zorunlu hale getirilmelidir.
- Devlet yöneticileri, sosyal medya üzerinde interaktif paylaşımlarla halkla iç içe olmalıdır.
Gezi protestoları Devlet ve Sosyal Medya kullanıcıları arasındaki iletişimi arttırmak için bir fırsat olarak görülmeli, Yabancı basının Türkiye konusundaki önyargıları yine sosyal medya üzerinden maharetli bloggerların katkısıyla bertaraf edilmelidir.
Saygılarımızla,
USMED – Uluslararası Sosyal Medya Derneği