Google Buzz ve Google Wave fiyaskolarının ardından Google sosyal medyada neden tekrar şansını deniyor?
İnternet kullanıcılarının, sanal dünyayı ziyaret etme sebepleri ve kullanım amaçları sürekli olarak yenileniyor. Yaklaşık 10 yıl kadar önce, internet bir bilgi kaynağı halinde iken, kullanıcıların web sörfünde amaçladıkları “başkalarından öğrenmek” idi. Günümüzde ise bu amaç yerini kayda değer ölçüde “kendini anlatmak”, “deneyimlerini paylaşmak” gibi yeni amaçlara bırakıyor. Şüphesiz, bu dönüşümde en büyük pay, Web 2.0 ile başlayan “kullanıcı kaynaklı içerik” devrimini en iyi biçimde yöneten sosyal medya platformlarına ait. Başta Facebook ve Twitter olmak üzere irili ufaklı pek çok sosyal medya ağı, kullanıcıların değişen ihtiyaç ve amaçlarına uyum sağlayarak internetin tamamının dev bir sosyal medya ağına dönüşmesi sürecine katkıda bulunuyor.
Sosyal medyanın yükselişinden pay kapmak için internet devleri de kendi sosyal ağları, kendi “Facebook katilleri” ile pek çok kez nabız yokladı. Ancak hiçbiri, nüfusu milyara yaklaşan Facebook’a sağlıklı bir alternatif üretemedi. Özellikle içlerinde biri var ki; iletişimin şeklini değiştirmekten, e-posta ile sosyal medyayı harmanlamaya kadar her yolu denemesine karşın, yine de kullanıcılardan beklediği ilgiyi göremedi: Google.
Larry Page ve Sergey Brin’in “internete açılan kapıyı” kontrol ettikleri dönem, Google’ın neredeyse kullanıcının web tarayıcısında giriş sayfası olarak gözlenebildiği ve insanların internete bilgi edinmek veya gündemi takip etmek için girdiği döneme denk geliyordu. Ancak internet kullanıcılarının alışkanlıklarının değişmesi, insanların başkalarından öğrenmeyi değil; kendini anlatmayı öncelikli hale getirmesiyle birlikte Google.com istatistiklerde yaşamadığı düşüşü öncelik sıralamasında yaşadı. Günümüzde Google, daha çok Facebook’ta görülen bir içerikle ilgili bilgi almak için kullanılan genişletilmiş bir kütüphane işlevi görüyor. Sosyal medyanın “günün kazananı” olduğu bir dönemde, Google da bu pastadan alabildiğince büyük ve lezzetli bir dilim almak istiyor.
Google Buzz, Google Wave, Orkut ve Google Friend Connect gibi kayda değer bir başarıya ulaşamayan girişimlerin ardından, internet kullanıcılarını Google+ ile selamlayan Google; son projesiyle başarılı bir çıkış yapmasına karşın, takip eden aylarda beklediği ilgiyi göremedi. Ne var ki, uzmanlara göre Google’ın sosyal medyadaki ısrarı devam etmek zorunda. Zira Google’ın yönetimi; 2004 yılında gerçekleşen halka arzdan bu yana hassas dengeler üzerinde yürütülüyor. Portent Inc. CEO’su Ian Lurie’nin TechCrunch’da yer alan makalesine göre; halka arz ile birlikte Google’ın kaderi yatırımcıların eline teslim edilmiş bulunuyor. Halka arz öncesinde dünyanın en iyi arama motoru olma hedefine odaklanan Google’ın adı, halka arz sonrasında periyodik olarak sosyal medya fiyaskoları ile anılmaya başladı.
Bunun başlıca sebebi ise, Google’ın arama motoru alanında ulaşabileceği neredeyse en iyi konumda bulunması ve şirketin karlılığında hissedarları memnun edebilecek büyüme rakamları gösterebilmek amacıyla yeni alanlara ihtiyaç duyuyor olması olarak görülüyor.
Geride bıraktığımız 2011 yılında, Google’ın gelirinin yüzde 95’inin tık başına gelir modeline sahip reklam ağı Google Adwords ile sağlandığı biliniyor. Esasen şirkete devasa miktarlarda gelir sağlayan bu iş modelinin de bazı kısıtlamaları bulunuyor. Adwords için tıklamalar envanteri oluşturuyor. Envanter bittiğinde, gelir büyümesi de duruyor. Elbette Google, daha iyi arama araçları geliştirerek, tıklamaları her zaman doyum seviyesinde tutmayı biliyor.
Ne var ki halka arz sonrasında sadece AdWords’ün sağladığı gelir büyümesi yeterli olmuyor. Hisse değerini artırmak ve hissedarları memnun etmek için, her çeyrekte karlılığı kayda değer biçimde artırmak gerekiyor. 2011 yılında günde 103 milyon dolar kazanan Google’ın, hissedarları memnun edebilmesi için bu yıl içerisinde bu geliri göz alıcı yüzdelerle aşması gerekiyor. Bunun için de Google’ın –uzmanlığına oldukça uzaktaki- yeni gelir modelleri üretmesi gerekiyor. Günümüzde ise AdWords’e rakip olabilecek nitelikte yaygınlığı bulunan tek oluşum sosyal medya olarak görülüyor.
Sosyal medya projesi Google+ için tüm kartlarını oynayan Google, bunun bedelini arama motoru pazarındaki monopolünü kaybederek ödeyebilir. Zira geçtiğimiz yıl arama sonuçlarında Twitter gönderilerinin yer almasını sağlayan anlaşmayı bitirerek, Twitter ve Facebook yerine Google Plus gönderilerinin konumlandırılması, önemli içerik kalemlerinden ikisinin kesilmesi anlamına geliyor. Google+ projesi gerekli başarıya ulaşsa bile, getirilerinin maliyeti karşılaması uzun zaman alacak gibi görünüyor.
Hissedarları memnun ederek gelirlerini artırmak isteyen Google’ın; önceliği sosyal medya yerine çok daha güçlü olduğu alanlara vermesi gerekiyor. Google arama motoru ve YouTube video paylaşım platformunun yanı sıra, Gmail ile e-posta alanında da gücünü koruyan Google; veri keşfi konusunda tüm rakiplerinden daha çok uzmanlığa sahip. Her ne kadar hissedarlar sosyal medya fenomeninden etkilense de, başarının sürdürülebilir ve güçlü bir büyümeyle gözlendiği gerçeği Google için de değişmiyor. Bu nedenle Google’ın, zayıf yönleriyle mücadele etmek yerine güçlü yönleri üzerinde büyümeyi sürdürmesi gerekiyor.
bilgicagi.com