Sosyal medya zamanımızın ilginç fenomenlerinden biri. Ancak, sanıldığının aksine, tümüyle yeni değil. Bazı yazarlara göre tarihi çok eskilere gidiyor. Geçmişte etkili olduğu olaylar ve dönemler var. Örneğin, 1500’lerde doğan Hıristiyanlıkta reform hareketinin başarısında sosyal medyanın önemli rolünün olduğu söyleniyor. M. Luther’in Wittenberg Saray Kilisesi’nin kapısına Katolik Kilisesi’ne itirazlarını kapsayan bir duyuruyu asmasıyla başlayan reform hareketi bu listenin amatör yöntemlerle ve adem-i merkeziyetçi şekilde çoğaltılıp kısa sürede Avrupa’nın her yerine ulaştırılmasıyla ivme kazandı…
Bugün şahit olduğumuz olay, sosyal medyanın adeta mekân sınırlarını aşarak yayılması ve yaygınlaşması. Aynı zamanda, kurumlaşması. Bu hem iyiliklere hem de kötülüklere sebep oluyor. Bir taraftan iletişimi desantralize ediyor, ucuzlatıyor ve kolaylaştırıyor; hiçbir zaman olmadığı kadar çok insana katılım imkânı vererek demokratikleştiriyor. Diğer taraftan, bireylerin ve grupların daha önce emsali görülmemiş yoğunluk ve derinlikte takip altına alınmasına zemin hazırlıyor. İnsanları elbette en fazla devletler takip ediyor. Büyük şirketler de pazarlama amaçlarıyla takip işine soyunuyor. Bunun doğurduğu hak ve özel hayat ihlâlleri henüz tam olarak kavranabilmiş ve hukukî müeyyidelere bağlanabilmiş değil.
Sosyal medyada karşımıza çıkan bir diğer olgu, bazı kimselerin, günlük ilişkilerde ve yüz yüze görüşmelerde muhtemelen saygı gösterecekleri ahlâk, edep ve nezaket kurallarını sosyal medya ortamlarında kolayca çiğnemeye meyletmesi. Bu yüzden, sosyal medya dünyası bir anlamda kuralsız bir cangıl. Artık teknolojinin her mesajın yazıldığı bilgisayarın izini sürmeyi mümkün hâle getirmiş olmasına rağmen bazıları klavyenin başına geçince, asıl veya özellikle sahte isimlerle, yanıltıcı bir güvenlik hissine kapılarak ve kendisine asla ulaşılamayacağını sanarak başka insanlara yönelik aşağılama, hakaret, iletişimi ve tartışmayı sabote etme, tehdit savurma gibi eylemlere girişiyor. Son zamanlarda birkaç arkadaşımın başına bu tür olaylar geldi. Fikri olmayan, karakteri bozuk bazı zatlar, galiz, aşağılık, seviyesizlik kokan küfürlerle arkadaşlarıma saldırdılar, onları üzdüler. Ben de zaman zaman bu tür şeylerle karşılaştım; üstelik kendi face sayfamda. Ben onların sayfalarına girip bir şey yazmazken benim sayfamda bu tür şeyler yazanlara önceleri müdahale etmiyordum. Artık bu terbiyesizliklerden bıktığım için hem sosyal medyada daha az yer almaya hem de böyle edepsiz tiplerin mesajlarına izin vermemeye ve kendilerini sayfamdan ve hayatımdan atmaya başladım.
Bu tür olaylarla, yani küfürlerle, hakaretlerle, tehditlerle karşılaşınca ne yapmak lâzım? Sanırım üç yol kullanılabilir. Birincisi, küfürleri ve tehditleri aynen veya misliyle yapanlara iade etmek. Ancak, bu nazik bir insana yakışmaz. Aynı zamanda, bizi, kötüleri muhatap almak suretiyle istemeden kötücüllüğe destek vermiş olma durumuna düşürebilir.
İkincisi, hukuk yoluna gitmek. İnternet âleminde işlenen suçlarla ilgili hukuk kuralları henüz yeterince gelişmemiş olmakla beraber biraz ilerleme var. Elimde bir yargı kararı bulunuyor. İnternet üzerinden bir arkadaşımı tehdit eden bir şahsa, yargılama sonucunda 30 gün adlî para cezası verilmiş. Bu ceza sonra 25 güne indirilmiş ve toplam 500 lira tutmuş. Yargılama giderleri de sanıktan alınmış. Demek ki, internette küfre, hakarete, tehdide maruz bırakılan kimseler dava açma yoluna başvurabilir.
Üçüncü yol, bu tür şeyleri yapanlarla muhatap olmamak, onları adam yerine koymamak. Çünkü böylelerini muhatap almak onları hem şereflendirmek hem de arsızlığa devam için teşvik etmek anlamına gelebiliyor. En iyisi bu kimseleri kendi karaktersizlikleriyle, çirkeflikleriyle, içinde mutlu yaşadıkları zihnî pislik çukurunda debelenmeye bırakmak. Bu belki onlar için mahkeme cezasından da ağır olacaktır.
Son olarak, bu çerçevede, liberal çevrelerde gezinen, çok şükür sayıları üçü beşi aşmayan, ağzı bozuk tiplere bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Hakikat kimsenin tekelinde değildir. Kimse hakikat komiserliği görevini kendi kendine verip diğer insanları taciz edemez. Sizin bazı fikirleri ve duruşları savunmanız ne kadar hak ise başkalarının başka fikirleri ve duruşları savunmaları da o kadar haktır. Her fikre itirazınızı edep sınırları içinde, anlam bütünlüğü olan, sağlam bilgi ve muhakeme desteğine sahip metinlerle dile getirin, buna eyvallah, ama kimseye küfretmeye, hakaret etmeye kalkmayın, kimseyi tehdit etmeye yeltenmeyin. Hem beklemediğiniz kadar sert cevaplar alabilirsiniz hem de bunları yapmak sizin fikrinizi kuvvetlendirmez, duruşunuzu doğrulamaz, sadece, kötü karakterli, arkadaşlık etmeye değmeyecek kadar zavallı kimseler olduğunuzu gösterir. Fikir ve edep sahibiyseniz zaten kötü yollara başvurmaya ihtiyacınız kalmaz. Değilseniz biraz sakin olun ve sinirlerinizi kontrol etmeye, kendinizi olgunlaştırmaya, edepli davranmayı öğrenmeye çalışın. Ayrıca, dünyanın bütün sırlarını çözmüş havalarını bırakın, anlık olayların sıcaklığının aklınızı ve karakterinizi esir almasına izin vermeyin, bilgi ve görgünüzü artırmak için okumaya ve düşünmeye zaman ayırın. Çok okuyun, düşünün, az konuşun ve yazın. Unutmayın ki bugünler de geçicidir ve nihaî tahlilde iyi bir insan olmak iyi ve/veya aktif bir liberal olmaktan çok daha erdemlidir.
kaynak: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/atillayayla/sosyal-medya-ve-iyi-insan-olmak/50566