Bazı çizgilerin sonunu yaşamak çoğu kez acı veriyor insana. Ama onlar ne yaparsanız yapın mutlaka yaşanacak…
Evet, günün ışığı kayboluyor, yani gündüzün aydınlığı körleşiyor. Hür türlü eylem ve hareketler hep değişmek zorunda. Aydınlık ve karanlığın farklılığı insanı müthiş değiştiriyor, sarsıyor… Gözbebekleri büyüyor insanın, ruh adeta boyut değiştiriyor. Yarın güneş yine doğacak belki ve belki gözlerimiz ufuk çizgisini bir daha yakalayacak… Ama bugün bitmiş olacak ve bugün bir daha yaşanmayacak…
Okullarımız bitiyor, derslerimiz, sınıflarımız, mesaimiz, çok mühim işlerimiz birer birer bitiyor… Oysa her şey daha dün başlamıştı, anne karnındaki çocuklar birer birer tekrar geliyor özgürlüğün tartışıldığı garip dünyamıza. Zaman, mahpushane demirlerini eritip bitiriyor adeta. Yapraklar, aylardır, asılı durduklarından düşüveriyorlar yerlere ne çare… Askerin nöbeti, ipekböceklerinin kozaları örülüyor, her bir şeyin sonu var ve bütün çizgiler yavaş yavaş bitiyor…
Zamanın sonunu yaşıyoruz örneğin. Henüz niceliği belirlenmemiş yüzyıllarını; maddeye, duyguya insana, eyleme, söze zemin kılmış, bu arada köhnemiş, kirlenmiş zamanın sonunu yaşıyoruz hepimiz. Ulaşamadığımız, fakat varlığından emin olduğumuz bazı anlamlı duyguların sonunu acı da olsa tatlı da olsa bilmecburiye yaşıyoruz. Bazı efsanelerin sonu anlatılıyor akşamların serince çöktüğü türaplarda. Bazı cümleler son kez tekrarlanıyor yüreğimizde, meclisimizde…
Evet, kendinizi artık kökü toprağın derinliklerinde bir ağaç gibi hissetmiyorsanız köklerinize sunulan sudan bile kaçıyorsanız artık içinizdeki tüm dinamiklerinizi kaybetmişsinizdir benim gibi! O zaman geriye sadece duymak istediğimiz heyecanları ya da başkalarının yaşadıkları duyguları tatmak kalıyor geriye… Hiç boşu boşuna “neşeli bir scherzo, melankolik andante çalmaya akort edilmiş bir arp” gibi hissetmeyin kendinizi… Çünkü son, her şeyin nasiplendiği bir noktadır! Fakat hep unutulan, anılmak istenmeyen bir kavramdır. Ancak, çizginin bu kaçınılmaz noktasına gelindiğinde, yaşadıklarının tümünün bir araya gelip o noktaya doluştuğunu görür insan. Son, her şeydir bizler için. Çizginin bütünündeki anlamın ta kendisi yani.. Başlangıcın derinliğindeki gizdir ve kaçınılmazdır o.
Çizgileri, çizenleri iyi tanımalı ey dostlar! İyi ölçmeli ki, çizginin sonunu fark edip, denk atmalı ayakları. Apansız karşımızda beliren sonlar canımızı yakmadan hazırlamalıyız kendimizi vaad edilen o güne… Hem de hakkıyla yaşamalı çizgileri. Her bir noktada yeterince, yerli yerince durarak, anlayarak yaşamalı, gönül rahatlığıyla ulaşmalı o meçhul sona…
İki nokta arasında beliren tüm çizgiler hayatlarımızdır velhasıl kelam. Bu çizgilerin bazıları çoktan bitmiş, bazılarıysa uzadıkça uzamakta…