https://juragankomik.com
Cuma , 19 Nisan 2024

İnternet “Edebiyatçılığı” ve Facebook’taki Bilinçsiz Paylaşımlar

 Edebiyat böyle bir şey değil! Nasıl mı? Böyle işte… İçi boş, anlamsız, tanımsız, şuursuz… Blogunda yazdıklarıyla bir şekilde meşhur olduktan sonra, “piyasacılık” yapan bir X yayınevi tarafından (biliyorsunuz hangisi olduğunu) “Bunu kitap olarak basalım abi, çok satar bu!” zihniyeti ile o yazdıkları kitap olarak basılan, basılmakla kalmayıp çok satanlar listesinin ilk 10′u içerisinde yer alan o satıları yazan kişiyi ya da kişileri bizlere “yazar” diye sunan bir sisteme, edebiyatın bir parçası demek edebiyata hakaret etmenin en kestirme yolu olsa gerek! Edebiyatın metalaştırılması meselesi, belki de en mikro ölçeğiyle burada yatıyor. Tabi ki blog yazan insanlardan yazar çıkabilir, güzel şeyler de yazabilirler. Buna lafım yok. Ama mesele blog yazılması, facebook edebiyatı değil! Mesele tabiri caizse edebiyatın ayağa düşmesi. Ve sanıyorum ki tarihin hiçbir döneminde edebiyatın bu kadar kirlendiği bir zamana denk gelinmemiştir.

Bir de meselenin bir başka ve daha yoğun boyutu var ki o da facebook edebiyatı. Doğru dürüst kitap okumayan, edebiyatı takip etmeyen, dışa kapalı ve yaptıklarını ekran başından ve elinin altındaki klavye ile yapmaya çalışan “choq qüsel” paylaşımlara sahip yeni nesil, genç ve dinamik bireyler, bu ortamın kirlenmesinin en önemli sebeplerinden biri belki de. Siz hiç “Olric”in bu kadar ayağa düştüğü bir başka zaman gördünüz mü? Mekanı cennet olsun, Oğuz Atay görse hayra mı yorardı acaba bu durumu? Tutunamayanlar’ı inşaat tuğlası zanneden ya da öyle olduğunu düşünüp de okumaya erinenler “Olric”i kullanıp facebook’ta edebiyat parçalamayı çokça severler. Facebook’taki o meşhur “Arama” kısmına bir “Olric” yazın bakalım kaç tane sayfa ya da kişi ya da grup çıkacak karşınıza… Olric’i tanıdıkları kadar (tanımıyorlar, orası ayrı mesele tabi) Turgut’u, Selim’i, Hikmet’i ve en önemlisi Oğuz’u tanısalardı, zaten o ismi öylesine kullanmaya çekinir ve belki de saygıdan, böyle bir şey yapma gereksinimi duymazlardı. Ha bu arada, lafım herkese değil tabi. Oğuz Atay’ı tanıyan ve edebiyatı yakından takip eden önemli sayfalar ve kişiler de var tabi. Onlar zaten olması gerekeni yapıyor ve teşekkürü hak ediyorlar bence.

Her neyse… İşte o bahsettiğim  sayfalardan biri de (yazının altında sayfanın linkini paylaşacağım) dün gece oltamıza takıldı. Bir paylaşımda bulunmuş. “Cemal Süreya”nın bir şiiri. Ya da kendisi öyle sanıyor. Bir yerden bulup kopyalayıp yapıştırıp kendin pişir kendin ye zihniyeti ile etrafa sunmuş ve gecenin bir vakti uykusu tutmayan “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa”lar da o paylaşımı beğenmiş. Peki şiir Cemal Süreya’nın mı? Tabi ki hayır! Google amcaya sorsa onu paylaşan kişi, zaten sorunun cevabına ulaşacak ama buna gereksinim duymamış olacak ki olduğu gibi aktarmış. Şiir şöyle:

Kaçan otobüse son anda
Koşarak yetişmek gibi bir şey
Sana aşık olmak.
Nefes nefese
Durduğu için şoföre minnettar
Büyük bir zafer kazanmışçasına mağrur
Yolcularla göz göze gelince mahcup
Ve tam zamanında binmekle
Olamayacak kadar mesut.

Cemal Süreya’nın bu şiirini bir yerden hatırlayabildiniz mi peki? Hatırlayamıyorsanız zorlamayın. Çünkü şiir Cemal Süreya’nın değil. Ebru Cündübeyoğlu’nun… Ne alaka değil mi? Hani şiir Turgut Uyar’ın, Edip Cansever’in falan olsa da onlardan biriyle karıştırsak eyvallah diyeceğiz ama ne yazık ki değil. Ne alaka: kel alaka! Bunu görmüş fark etmiş bir X şahsı da (deşifre etmiyoruz) sayfa yöneticisi olan hanım kızımıza özelden ulaşıp sıkıntıyı iletmiş. Ancak hanım kızımız hem suçlu hem de yeterince güçlü hissediyor olacak ki kendini, zeytinyağı misali üste çıkmış. E o zaman biz de onu üstte bırakalım. Ne de olsa edebiyatla gerçekten ilgilenmeye çalışanlar, üstte durmaz, meselelerin derinine iner.

Bu arada son olarak, ben sayfayı da sayfa sahibini de tanımıyorum. Gözüme onlarca şey çarpıyor, gülüp geçiyorum. Bazılarını yakın arkadaşlarım yapıyor, onları uyarıyorum. İnternetin edebiyatı kirletmesine bu kadar izin vermememiz gerek diye düşünüyorum. Sözün özü, bu arkadaşı da tanımam ama bu sayfa aracılığıyla bir kötü reklamını yapalım bakalım… Ha bir de gözünüzü seveyim, edebiyatı rahat bırakın. Lütfen!

ilker aslan/

Hakkında Hasan Yener

SM Haber Genel Yayın Yönetmeni SEO - Digital Pazarlama - Sosyal Medya Pazarlama iletisim@sosyalmedyahaber.com

2 comments

  1. AperCan Parem

    Öncelikle teşekkür ve tebrik ediyorum böyle bir tespiti dile getirdiğiniz için. Kaleminize, gözünüze batan şeyleri çıkarma ve başkalarının da gözüne batırma isteğinize sağlık… Yazınızın “ironi” kokması da bir o kadar hoş. İnşallah hep doğru yaptığınız sanatınızla anılırsınız e mi? Tekrar teşekkürler, kolay gelsin…

  2. Teşekkür ediyorum buradaki paylaşım için de. Gerçi haberim yoktu ama olsun, “sosyal medya” böyle bir şey zaten değil mi… Umarım bu ve buna benzer yazılar daha çok kişiye ulaşır da bu tip konulara merak salanlar daha dikkatli olurlar…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir