Bugün gerek İhsan Eliaçık gerekse Yaşar Nuri Öztürk ya da Ebu Bekir Sifil gibi hocaların şüphesiz islami litaratüre hakimiyetlerinde bir sorun yoktur. Mesele daha ziyade durdukları yer ve islamı, Kur’anı ve Siyeri algılayışları ile ilgilidir. Bu meseleye Rasim Özdenören güzel bir yaklaşım getiriyor. Şöyle ki; siz Ankara’dan tren e binip Haydarpaşa’ya gitmek istiyorsunuz ama yanlış trene biniyorsunuz tren Kurtalan‘a gitmekte sizde tren içersin de vagondan vagona Haydarpaşa isitkametine koşuyorsunuz. ne olursa olsun tren Siirt’e varacaktır.
İşte maalesef günümüz islamcılığının en önemli çıkmazı bu örnekte olduğu gibi biz trenden inmeden treni değiştirmeden istediğimiz istikamete gidemeyiz. Mevcut seküler metodlar ile islami bir yapı kurmak söz konusu olmaz. Bu ne siyasi olarak iktidarı elegeçirmek ne de kadrolaşmak ile olur. Temelden iyi yetişmiş elemana sahip olunursa belki olabilinibilecek bir şeydir. İbn i Haldun‘un dediği gibi medeniyetleri çekirdek kadrolar kurar. ve Resullulah İbn i Erkam ın evinde bu kadroyu kurmuş ve Yesrib’de toprağa bırakmıştır ki Medineleşsin İslam. Toplum hiç bir zaman yeksenak değildir zira bireyler eşit değildir. En basit ve temel ayrım avam ve havastan oluşur. Diğer her şey değişebilir para eğitim aile ama akli melkeler doğuştan gelir ve fıtrat değişmez. Toplum içerisinde iş bölümü ve bunu riayet gereklidir. Toplumunu birleştirecek en önemli unsur ortak hedef ve gayeden ziyade sonuçtan elde edilebilecek karlardır. Bu sebeple cenneti tasvir eden ayetler inzal olmuştur.
Nebevi toplumu örnek alırsak sahabe içersinde çeşitli insanlar vardı ve ilk planda çeşitli sebeplerle müslüman oldular. Kimi yahudilerden çekindiği için kimi Ebu Cehil‘den kimi zulümden kimi haksızlıktan usandığı için müslüman oldu. çünkü islam olanlara istedikleri adil düzeni vaad ediyordu.
Her mümin birey yer yüzünde Allah ın halifesidir ve ilmi adedince Allah Resulünün varisi hükmündedir. Bu bağlam da kendimizi iyi tahlil etmeli ve görev ve sorumluluklarımız bilememiz gerek. Biz müslümanlar olarak sadece kendimizden sorumlu bireyler değiliz çevremizden ve çevremizde olup biten her şeyden sorumluyuz.
Allah Resulünün yaşamını ve İslamın 23 yıllık geçirdiği süreci iyi tahlil etmek gerekmektedir. Biz ve çevremiz hangi dönemi yaşıyoruz. İbn i Erkam dönemi mi Mekke’de ki hakaretler ve sıkıntılar dönemi mi Mekke‘den dışlanma ve boykot yılları mı Medineleşen Yesrib mi Bedir mi Uhud mu Hendek mi yoksa Feth Günü mü bence bunların iyi tahlil edilmesi gerek ve Allah Resulü nerede nasıl davranmış iyi kavranmalı zira din tamamlanmış son peygamber gelmiş olsa bile insanlık ikmal olmamıştır ve dünya ilahi vaaza açtır sadece yeni bir din yoktur. en mükemmel dini mevcudadata temsil ile tebliği ile mükellefiz.
Bana sorarsanız şuanda bunalmış bir durumdayız Hicret gerekli nereye Hicret seküler dünya her şeyi kuşatmış durumda bu sebeple bu hicret zihni bir göç kaçış ve dönüş olmalı zihnimizi bu seküler yaşamdan soyutlamalıyız. Said Nursi “Ben size isyan etmedim ama itaat te etmedim” diyor.
Biz maalesef isyan ettiğimizi sanıyoruz ama seküler isyanlar seküler infialler halindeyiz. Dönüp maziye kendi özümüze bakmamız gerek kurallardan ziyade o kuralların sebebi hikmeti içselleştirerek onlara uymalıyız. Yusuf Kaplan’ın Dediği gibi kalkış noktamızla varış noktamızın aynı olması gerek.
Bugün seküler toplum bu konuma gelmesi tamamen ihtiyaçları sebebiyledir biz ise ihtiyaç hissetmeden onun değerlerini içselleştirmeye çalışıyoruz yani yokluğunu hissetmediğimiz bir şeyi arzuluyoruz ya da zorla sana bu lazım diyorlar biz susadıkça deniz suyunu önümüze koymaktalar.
Meselenin başına gelecek olursak bugün tartıştığımız sorunlar yeni değil kadim meselelerdir. Doğru bir tedavi ve iyi netice için doğru teşhis gerekmektedir biz henüz sorunu teşhis etmekten aciz bir durumdayız.