Kara Davut Paşa’nın nezaretinde cellatlar, Genç Osman’ı öldürmek üzere harekete geçmiş bunlara karşı direnen eski padişah boğuşma sırasında bir omuzu baltayla kırılıp yere düşünce Cebecibaşı kemendi boynuna geçirmişti.
Osmanlı padişahlarının 16’ncısı olan ve 26 Şubat 1618’de henüz on dört yaşının içinde iken tahta çıkan II. Osman, zekası, kuvvetli tahsil ve terbiyesi ve devletin ıslahına ilişkin gerçekleştirmeyi düşündüğü hedefleriyle tanınmış bir şahsiyetti. “Genç” lakabı da verilen II. Osman, devlet idaresinde birtakım reformlar yapmak için harekete geçmiş ve bu işe de bozulmaya yüz tutan “Kapıkulu Ocakları”ndan başlamak istemişti. Bunun için Halep, Şam ve Mısır Beylerbeylerine emirler göndererek kendisine sadık yeni bir ordu kurmak üzere gizliden gizliye hazırlıklara girişmişti. Fakat durumu haber alan Yeniçeri ve Sipahiler, Osmanlı tarihinde, “Haile-i Osmaniyye” adıyla bilinen bir isyan başlatarak Genç Osman’ı tahttan indirmişlerdi. Padişahın bu teşebbüsü ise hayatına mal olmuş ve Sultan I. Mustafa’nın annesi ile Kara Davut Paşa’nın ittifakıyla 20 Mayıs 1622 yılında öldürülmüştü. Genç Osman’ın öldürülmesi, Osmanlı Tarihi’nin en acı olaylarından biriydi ve Kanuni’nin oğlu Şehzade Mustafa’nın katli gibi tarihin akışını değiştirmişti.
Genç padişahın bu niyetleri hayatına mal olmuştu
Henüz 18 yaşının içindeyken feci ölümüyle sonuçlanan olaylar, “Lehistan Seferi’nden sonra ordu ile arası açılmaya başlayan Genç Osman’ın “hacca gitmek bahanesiyle Anadolu, Suriye, Mısır ve Türkmenlerden yeni bir ordu kurarak Yeniçeri ve Sipahi Ocaklarını kaldırmak ve imha etmek, başkenti Anadolu’ya nakletmek, kıyafet ve kanunlarda değişiklik yapmak ve ilmiye sınıfının siyasi ve mali kudret ve nüfuzunu kırarak, artık bozulmaya başlayan bu zümreyi devlet işlerinden el çekmiş bir din ocağı haline getirmek” istemesiyle, 18 Mayıs 1622 günü başlamıştı.
İsyan böyle başlamıştı
Özellikle Hace-i Sultani Ömer Efendi ve Darüssade Ağası Süleyman Ağa’nın teşvik ettiği “yeni bir ordu kurmak” fikriyle sefer dönüşü harekete geçen Genç Osman’ın bu niyeti duyulunca varlıklarını tehlikede gören Yeniçeriler ve Sipahiler kazan kaldırarak isyan etmişler ve Sultanahmet Meydanı’nda toplanmaya başlayarak isteklerini padişaha bildirmişlerdi. İsyancı askerler padişaha: “Hacc-ı Şerife gitmek istemişsin, gitmeyesiniz. Ve dahi eski kulları cümleten kırıp yerlerine Halep’ten Şam’dan cediden kullar yazıp …taht-ı sultani kurmak istemişsiniz. Biz ana razı değiliz” demişlerdi. Genç ve tecrübesiz olan üstelik hiçbir tedbiri de bulunmayan Sultan Osman ise padişahlık makamına güvenerek buna: “Bildiklerinden kalmasınlar. Ben Hacc-ı Şerife gitmekten fariğ olmam” diye cevap vermişti. Bunun üzerine Şeyhülislam Esad Efendi’ye giden Yeniçeriler ondan: “Padişah-ı cihanbanı azdurub Beytü’l-mal-i Müslimin’i telef itdürüb buna fitne ve fetarete sebeb olan kişilere şer’an ne lazım gelir? El-Cevab: Katl lazım gelür” şeklinde fetva almış, bu fetva bir ulema heyeti tarafından sarayda padişaha iletilmişti.
Genç Osman kendisini tehdit eden fetvayı paramparça etmişti
Kendisini bir nevi tehdit manası taşıyan ve şeriat hükmü demek olan bu fetvayı Genç Osman, paramparça ederek fırlatıp atmıştı. Bunun üzerine iş alevlenmiş ve isyanın ikinci gününde askerler padişaha yazdıkları bir arzuhalle Sadrazam Dilaver Paşa, Hoca Ömer Efendi, Darüssade Ağası Süleyman Ağa başta olmak üzere padişahın yakınlarından olan altı kişinin idamını istemişlerdi. Bu talebe karşı Genç Osman: “Katli talep olunan ademleri vermem. Mukayyed olman, anlar başsız askerdir, tiz dağılır.” Demiş ve bu talebi kabul etmesi yönünde ısrar eden ulema heyetine de: “Evvel sizi kırarım, badehu onları. Ol taifenin tedariki görülmüştür.” Şeklinde bir cevap vererek onları alıkoymuştu.
Asi askerler Harem’e kadar girmişlerdi
Gönderdikleri heyetin gecikmesi üzerine asi askerler; Topkapı Sarayı’na saldırmak üzere harekete geçmişler ve Ayasofya minarelerine gözcüler çıkarıp, padişahın kendilerini tehdit eden “Evvel sizi kırarım, badehu onları. Ol taifenin tedariki görülmüştür.” Sözlerinin doğru olmadığını ve savunma için herhangi bir karşı tedbir alınmadığını görünce tekbirler getirerek, naralar ve tüfekler atarak Sultanahmet Meydanı’ndan yürüyüşe geçmiş, saraya girmişlerdi. Birinci ve İkinci Avlu’da mukavemetsiz ilerleyen asiler, Osmanlı Tarihi’nde ilk defa olarak Harem kapısından da içeri girerek “Şer ile Sultan Mustafa Han’ı isteriz” şeklindeki sloganlarla eski Sultan I. Mustafa’yı hapsolduğu odadan çıkararak ona biat etmişler ve “Biz istediğimizi bulduk evvelce bizim padişahımız Sultan Mustafa Han idi, yine padişahımızdır” diyerek Genç Osman’ı hal etmişlerdi.
Padişah, hakaretlerle baldırları çimdiklenerek sokakta teşhir edilmişti
Bu sırada kelleleri istenen Sadrazam Dilaver Paşa ve Darüssade Ağası Süleyman Ağa, asi askerlere teslim edilmiş ve ikisi de öldürülerek cesetleri Sultanahmet Meydanı’na sürüklenmişti. Böylece gerçekleştirilen saray darbesi başarıya ulaşmış, Genç Osman’ın 4 sene 2 ay 21 gün süren saltanatı da sona ermişti. Çaresiz kalan Genç Osman, padişahlığını geri alabilmek ve yeniçerileri yanına çekebilmek umudu ile Yeniçeri Ocağı’na sığınmış, Yeniçeri Ağası Kırkçeşmeli Ali Ağa ile görüşerek askerleri ikna etmesi konusunda anlaşmıştı. Yeniçeri Ağası Ali Ağa, asi askerlere: “Yoldaşlar, padişahınız mübarek ola. Emma hali bellü Sultan Osman da Kapu’ya geldi. Ocağınıza sığındı” diye söze başlayacağı sırada “ Urun, söyletmen” naralarıyla üzerine saldırılarak öldürmüşler ve Ağa kapısında bulunan Genç Osman’ı üzerinde beyaz bir entari ve başı açık olduğu halde bir beygire bindirerek hakaretlerle sokaklardan geçirip Orta Cami’ye getirmişlerdi. Hatta bunlardan “Altuncuoğlu” isimli bir askerin, eski padişahın baldırlarını sıkıp küfürler etmesi üzerine Genç Osman: “Behey Edebsiz mel’un padişahınız değil miyim? Nedir bu ettiğiniz cefa” diye ağlamıştı. Bu manzarayı Peçevi: “Dünyada ne kadar müfsid ve fasid var ise etrafına dizilmişler ve lisanen ettikleri evza-ı garibe ve şütum-u acibe kaleme değil, lisana dahi gelecek değil” diye anlatmıştı.
Genç Osman böyle öldürülmüştü
İsyanın üçüncü gününde Orta Camii’ye getirilen Genç Osman burada, Sadrazamlığa atanan Kara Davut Paşa’nın emriyle boğdurulmak istenmişse de Ocak Ağalarının araya girmesiyle kurtulmuş ve Cami avlusundaki askerlere hitaben yaptığı konuşmada: “Benim sipah ve Yeniçeri Ağalarım. Beni istemez misiniz? Diye sormuş: “Seni hilafete kabul etmeziz katline dahi rızamız yoktur” cevabını alınca “İhtiyar Babacıklarım, ocağınıza geldim; çünkü beni katle razı değilsiniz, Yedikule’ye göndermen, Sultan Mustafa olduğu odaya hapseylen. Padişahımız mübarek olsun.” demişti. Bir süre Orta Camii’de gözaltında tutulan padişah Cuma Namazı’ndan sonra Sadrazam Kara Davut Paşa’nın emriyle bir pazar arabasına konarak yine hakaretlerle YedikuleZindanı’na nakledilmişti. Burada Kara Davut Paşa’nın nezaretinde cellatlar, Genç Osman’ı öldürmek üzere harekete geçmiş bunlara karşı direnen eski padişah boğuşma sırasında bir omuzu baltayla kırılıp yere düşünce Cebecibaşı kemendi boynuna geçirmişti.
Bu sahneler Hüseyin Tuği tarafından Vaka-i Sultan Osman Han” adlı eserde: “Velhasıl ol gece yatsı vaktinde Sadrazam kendisi, Kethüdası ve Cebecibaşı varıp Sultan Osman’ı katle mübaşeret eyleyüb kemend attıklarında (Genç Osman) gürbüz dilaver olmağın delirane hareket edince “Kalenderuğurusu” nam sipahi merhumun “hayalarını sıkıp” ol mahalde can-ı teslim eyledi.” Şeklinde anlatılmış ve Peçevi’nin nakline göre: “Ol melun-u bi-din Cebecibaşı dedikleri lain derhal alamet-i mevt olmak içün kulağın, galiba burnun dahi kesip” Birinci Mustafa’nın anası olan Valide’ye götürmüştü.
Genç Osman için Türkçe, Arapça ve İbranice mersiyeler kaleme alınmıştı
Osmanlı tarihinde kendi askerlerince öldürülen ilk padişah olan Genç Osman’ın feci sonu Şehzade Mustafa’nın katlinden sonra Anadolu’da çok büyük üzüntü ve mateme sebep olmuş ve Türkçe, Arapça ve İbranice olarak mersiyeler kaleme alınmıştı. Bunlardan en meşhur olanlardan biri de değişik versiyonları bulunan Türkçe şu mersiye idi:
Bir şah-ı alişan iken şah cihana kıydılar
Gayretli genç arslan iken şah cihana kıydılar
Gazi bahadır handı ali nesebi sultandı
Namıyla Osman Han idi şah cihana kıydılar
Niyet edip hacc etmeğe komadı kullar gitmeğe
Kulak gerek işitmeğe şah cihana kıydılar
Hükmetmeğe kadir iken Hakk emrine nazır iken
Haccetmeğe hazır iken şah cihana kıydılar
Eşrat-ı saatdir bu dem ruz-ı kıyamettir bu dem
Kula nedamettir bu dem şah cihana kıydılar
Tuği ciğerler doldu hun derdim bir iken oldu on
Kan ağladı ehl-i fünun şah cihana kıydılar
Kaynaklar:
İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.3, İstanbul, 2011.
Fahir İz, “XII. Yüzyılda Halk Diliyle Yazılmış Bir Tarih Kitabı: Hüseyin Tuği, Vaka-i Sultan Osman Han”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, 1967.
Emre Gül/ Dünya Bülteni/ Tarih Dosyası