İnternet dünyasının eski trendlerine dönüp bir baktığımızda ne kadar da çok trendi arkamızda bıraktığımızı görürüz. Düşünün ki bundan 10 sene kadar önce hangimiz MSN’in yerini Facebook ve Twitter gibi sosyal ağların alabileceğini düşünürdü ki? Yada YouTube’un her geçen gün televizyonun yerini almaya bir adım daha yaklaşmasına ne demeli? Ha, bir de unutmadan tabi kişisel blog gibi bir internet kavramımız vardı ne oldu ona?
Kişisel Bloglar Ölüyor Mu?
Eski internet düzeninde bir kişi içerikleri oluşturuyor bir kitleyse içerikleri kullanıyordu. Zamanın değişmesi ve yeni sosyal medya kanallarının da ortaya çıkmasıyla birlikte kişisel bloglar ölmedi ama biraz geride kaldıklarını söyleyebilmemiz mümkün. Artık herkes sosyal hesapları sayesinde kendince kısa veya uzun içerikler üretiyor ve bunları en yakın çevrelerinden tutun da milyonlara kadar yayınlayabiliyor. Yine de her ne kadar sosyal medya hesaplarınızı kullanırsanız kullanın kişisel bloglar her zaman bir adım daha çok öne çıkmayı başarıyor.
2000’li yıllarla birlikte hayatımıza giriş yapan kişisel blog kavramı kısa süre içerisinde büyük bir popülariteye sahip oldu. Ülkemizde bugün kişisel blogların bu halde olmasının ise en büyük iki nedeni var. Birincisi elbette imkan ve okuyucuların kısıtlı olması. İkincisiyse kişisel blog yazarlarının hala tam olarak bu blog mantığını kavrayamamış olmasıdır.
Kişisel bloglar aklınıza esen her şey hakkında içerikler üretilen bloglar olmasının yanı sıra mutlaka belli amaçlara hizmet etmelidir. Örneğin, kişiler bugün ne yaptıklarını anlatmak yerine bugün neler deneyimlediklerini açıkladıklarında bir kişisel blog kaleme almış olurlar. Mantığın yanlış kavranması ve herkesin günlük olarak kullandığı dijital platformlarda haliyle belli bir süre ölmese de can çekişir hale geldi.
Hayır, kişisel bloglar ölmüyor! Fakat yanlış tutulan bloglar nedeniyle her geçen gün biraz daha kan kaybettikleri kesin.