Sevgili dostum İHL Sözlük’ün Kurucusu Said Ercan’ın sosyal medyayla alakalı – çoğu iletişimcinin de genel geçer tanımı olan- bir ifadesi vardır: Vatandaş Gazeteciliği. Yani sosyal medya, kullanıcı içeriğinin ta kendisidir. Artık sosyal ağların devrimini yaşamaktayız.
Fakat iş Sosyal medyada hesap sahibi olmakla bitmiyor, asıl hesap sahibi olmakla başlıyor. Bayülgen bunun ziyadesiyle farkında. İlk olarak “Disko Kralı” programında Sosyal Medya’dan bahsetmesi ve hazırladığı VTR’ler deki söylemleri, tiplemeleri “Okan da Sosyal Medyacı oldu” yorumlarına neden olmuştu. Bir kere bu konudan uzak ucuz bir yaklaşımdı bana göre. Bayülgen’in eleştirdiği magazin gazeteciliği de budur tam olarak. Bunun dönerci oldu, kasap oldu demekle pek bir farkı yok. Bayülgen şark kurnazı esnaf tiplemesiyle yaklaşmayıp bu konularda oldukça akıllı davrandı. O vtrleri de bir hevesle, ”aa ne güzel şimdi de sosyal medyaya el atak baba” tarzıyla yapmadı. Bayülgen’in Sosyal medyada varolmasının sebebi zamanın ruhunu doğru okuma çabasıdır. Kısacası gereklilik. Fakat zamanın ruhunu okuyamayan magazin figürleri ”biz de orda olmalıyız, oradan da bir şeyler kopartırız heheha” diye düşündüklerinden asla kalıcı olamayacaklar sadece birer sosyal ağ hesabı olarak kalacaklar. Kalıcı olamayacaklar çünkü orası sihirli bir değnek değil. Seni sıfırdan yaratmıyor sen de olanı sunuyor. Marka olarak ürünün kötüyse, firma olarak insani ilişkilerin yerin dibindeyse sosyal medyadan ne bekleyebilirsin ki… Sonuçta dediğim gibi sosyal ağlar seni baştan yaratmıyor buralar varlığını daha da bilinir hale, tanınır hale getiriyor rezilsen süsleyemezsin kendini sırıtır bu.
Gelelim Sosyal ağların önemli araçlar olduğu gerçeğine. Sosyal ağlar artık iyiden iyiye kanıksanmakta. Başlangıçta sanal alem diye küçümsenen bu ortam artık hayatın merkezi haline geldi. Bunun getirdiği iyi ve kötü sonuçlar ayrıca tartışılır ama ben işin gerekliliği boyutundayım. Zira bugün sosyal medyada değilseniz hayata da dokunamıyorsunuz. Bugün 70’li yılların ortalarından 90’lı yılların ortalarına kadar olan neslin %96’sı sosyal ağlardan birine üye. Böyle bir tabloyu görmezden gelemezsiniz. Bu insanlara ulaşmanız lazım ve bunun da yolu doğal olarak sosyal ağlardan geçiyor. Okan Bayülgen de çağın gerekliliğine uygun içeriklerle bu nesle ulaşarak mesajlarını veriyor ve sınıfı geçtiğini ispatlıyor. Yani kısaca zamanın ruhunu doğru okuyor. Zaten kendisi de demişti: ”geleceğin medyası artık Sosyal Medya’dır.”
Okan Bayülgen Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileriyle genel bir kitleye çok daha kolay bir şekilde erişmekte. Unutulmamalı ki dünya önemli bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyor. Devlet, siyaset, toplum tanımları bu değişimin paralelinde değişiyor. Her ülke hatta her birey bu değişime ayak uydurmanın yollarını arıyor. O yüzdendir ki Bayülgen başlarda burun kıvırdığı sosyal medyayla artık iç içe… Unutulmamalıdır ki sosyal medyanın giderek daha fazla önem kazandığı, belirleyici olduğu bir dünyayı yaşamaktayız. Sosyal ağların gücünü kabul edenler yükselirken, sosyal ağların dahası bireyin özgürlüklerini kendine tehdit olarak algılayan anlayışa sahip geleneksel medyacılar kaybetmeye mahkumdur. Çünkü birey 21. yüzyılın en önemli hammaddesinin kaynağıdır. Birey, bilginin kaynağıdır. Görmezden gelemezsiniz… Programlarında internet araştırmalarına, sözlüklerdeki muhabbetlere verdiği önemle sosyal medyayı bizzat yakınen takip eden Okan Bayülgen umarım diğer geleneksel medyada çalışanlara da örnek olur.