Geçen Cumartesi günü (14 Eylül) Zaman Gazetesi’nde bir haber yayınlandı. Haber kısaca şöyleydi: “Gezi Parkı olayları AK Parti‘ye ders oldu. 6 bin kişilik sosyal medya ordusu seçimlerde propaganda yapacak”
Şimdi, öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bir iletişim devriminin tam ortasındayız. Bu sebeple, bunu kaçıranların büyük hezimet yaşayacaklarını düşünüyorum. Partilerden tutun devlet birimlerine kadar her kurumun bir şekilde bu iletişim devrimine dahil olması gerekiyor. Her kurum, en azından dijital dünyaya adapte olmalı ki, hız çağında kağnı ile gitmemiş olsunlar. Buraya kadar her şey iyi. Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi özelinden anlatacağım bazı şeylerin olması ne kadar doğru olacaktır?
Tetikçilik mi Tanıtım mı?
Gezi Parkı olayları, AK Parti’nin kaçırdığı treni bir şamar misali partinin yüzüne vuruyordu. Sosyal medyada, özellikle Twitter‘da esamisi okunmayan AK Parti, Gezi Parkı olaylarında doğru ya da yalan bir çok habere ve ithama maruz kaldı. Günlerce diktatörlükten tutun, halkını öldüren başbakan tabirine kadar her şey söylendi Tayyip Erdoğan hakkında. Burayı idare edemeyen parti yönetimi, soluğu pikniklerde alıyor ve “ne oldu ki” diyorlardı. Penguen medyasından haberleri takip edenler demek ki sadece parti yönetimi ve seçmeniydi. Muhalif ne kadar insan varsa haberleri internetten alıyordu artık. TV’de ve radyoda tencere tava çalanlarla ilgili bir tek haber geçmezken birçok insan balkonlara pencerelere çıkıp tencere tava çalmışlardı. Bu, internette dolaşan bilginin nerelere kadar ulaşabileceğinin kanıtıydı aslında. İşte yaşanan bu olaylar parti yönetimini harekete geçirmiş olacak ki, o günden sonra aktif çalışmalar yapılmaya başlandı. Bugün de çıkan haberler, Twitter için “büyük güç” anlamına gelen 6 bin kişilik grubun çalışmalara hazır olduğunu gösteriyor. Peki bu 6 bin kişi neler yapacak?
Twitter’da, muhafazakar bazı kullanıcıların ya da fenomenlerin Gezi Parkı sürecinden sonra parti eksenine kaydığı herkesin malumu. Özellikle bu süreçte ortaya çıkan fenomenlerin partinin icraatını anlatmak yerine karşı tarafa “çakarak” tanıtım(!) yaptığı da herkesin malumu. Buradan da gördüğümüz üzere aslında AK Parti sosyal medyayı muhalefet gibi kullanmanın peşinde. İktidarı iktidarda tutan güç, yaptıklarıdır. Bunu da halka bir şekilde anlatmak zorundadır. Ama her fırsatta muhalefet partilerine muhalefet eden bir sosyal medya stratejisi, bu işi yapanların dışında kimseye bir şey kazandırmayacaktır.
Sosyal medya, daha doğrusu “Yeni Medya” iletişimin kartellerden alınıp halka verilmesidir aslında. Twitter, Facebook, Instagram gibi mecralar, Prometheus gibi ateşi çalıp halka indirmiştir. Yani, 10 sene önce 4-5 tane medya devi ile uğraşamayanlar, bugün milyonlarca “küçük” medya ile uğraşmak zorunda kalıyorlar. Sosyal medya dikeyde yükselen medyayı tabana yaymış ve herkesi, istisnasız, medya patronu yapmıştır. Herkesin medya patronu olduğu, hiyerarşinin olmadığı, büyümenin çok kolay olduğu bir ortamda insanlar kendilerini çok rahat hissedebiliyor ve istediklerini yazabiliyorlar. Kaybedecek bir şeyi olmayan bu medya patronlarını “sansüre” tabi tutmak da oldukça zor. Bu minvalden baktığımızda, sosyal medyayı susturmanın imkansız olduğunu söyleyebiliriz. Susturulamayanların olduğu bir yerde onları susturmanın en kolay yolu olarak daha fazla ses çıkarmak seçiliyor. Çok sesin çıkması sesleri bastırmıyor, aksine gürültünün şiddetini yükseltiyor. Gürültülü ortamlar da bundan hazzetmeyen insanları doğal olarak kaçırıyor. İşte bu 6 bin kişi, eğer AK Parti’nin tanıtımını gürültü yaparak yapacaksa, ki mevcut durum onu gösteriyor, parti adına hiç de iyi şeyler yapacaklarını düşünmüyorum.
Dünyada, siyasilerin ve siyasi partilerin sosyal medya kullanımları ortadayken, avam tabakanın da avamının yapacağı şekilde ve banal bir halde sosyal medya yönetimi yapmak ne ülkemizin sosyal medya politikası ve kültürüne, ne de partiye bir faydası olacaktır. İsrail Savunma Kuvvetlerinin*, davalarını anlatmak ve ne kadar haklı olduklarını göstermek için infografikler hazırlaması, fotoğraflar paylaşması, blog yazıları hazırlamasını örnek almayanlar, halka indiklerini zannedip onları bile kendilerinden uzaklaştıracak şekilde sosyal medya politikası belirlemişler belli ki. Bu önyargım, şu 3 aylık süreçte yaşananlardan oluşmuştur. Daha olayların ilk günlerinde düşünmüştüm, büyükşehir belediyesi ve emniyetin iyi yönetilen bir twitter adresleri olsaydı, kendileri için bu kadar büyük yıkıma sebep verecek olaylar bu hale gelmezdi diye. Bilginin birilerinin tekelinde olması iletişim çağına hakarettir. Bu sebeple her kurumun, bilgiyi halkla paylaşması mecburidir. Kaldı ki bilgi edinme yasası, çok rahat sosyal medya politikası olarak belirlenebilir. Devletin her konuda halka bilgi vermesi yasalarla sabitken, olaylar başlamadan önce olayların fitilini ateşleyen hadisenin, olayların büyümesi ve kitlesel harekete dönüşmesinden sonra belediye başkanı tarafından açıklanması, devletin hala sosyal medya nedir ve sosyal medyanın önemi hakkında fikir sahibi olmadığının kanıtıdır.
Partilerin Sosyal Medya Kullanımı
Partiler, kendilerini anlatmak için sosyal medyayı kullanmalıdırlar. Bunun için sadece Twitter değil, bloglar, Facebook, Instagram, Linkedin, Foursquare, Google+, sözlükler gibi sosyal medya mecralarını kullanmaları mecburidir. Sosyal medya denince Twitter akla geliyorsa ve sadece orası için politika belirleniyorsa hiç başlanmasın daha iyidir. Tabii ki üslubun da önemi vardır. Az önce defaatle belirttiğim gibi tetikçilerin politikalarını benimseyip onların açtığı yoldan ilerlemek siyasi partilere kazanç sağlamaz, onları itici hale getirirler. Kadıköy belediyesi’nin Twitter hesabının** yönetimi mesela, bir devlet kurumu için örnek teşkil edebilir. Halka inmek ve onları dilinden konuşmak, bunu yaparken de itici olmamak kolay değildir.
Velhasıl, siyasi partiler sosyal medyayı Twitter’dan ibaret görmemeli, metin yazarları ve kreatif bir ekiple çalışmalı, tetikçilikten ziyade tanıtıma önem vermelidir. Biz halk olarak bilgiyi talep ediyoruz. Kavgayı değil.