“Think-thank’imize, üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun, tercihan Arapça ve İngilizce bilen, diksiyonu düzgün, giyimine özen gösteren, oryantalist, prezentabl orta doğu uzmanı ekip arkadaşları arıyoruz. Maaş dolgun, haftada iki canlı yayın garantidir.”
Yukarıdaki ilan fazla mı gayr-i ciddi geldi? Yakında gazetelerin ilan sayfalarında görünce ciddiyetine kâni olacaksınız.
Bugünlerde, sayısı müzik televizyonlarının sayısını bi’ hayli geçmiş bulunan haber televizyonlarından hangi birini açarsanız, karşınızda, başta Suriye olmak üzere orta doğu ülkelerinden, bölgenin tarihinden, Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ilişkilerinden ve bu cadı kazanının geleceğinden dem vuran bi’ “Orta doğu Uzmanı” göreceksiniz. Hemen her bültende karşınıza çıkan bu “uzmanların” kimi ununu elemiş, eleğini asmış eski diplomat, kimi bıyığı yeni terlemiş cevval siyasal mezunu, kimi bülten editörünün, sunucunun arkadaşı yerel gazete yazarı nam düşkünü. Bırakın Suriye’nin, Irak’ın, Filistin’in, İsrail’in, Cezayir’in Mısır’ın daha Hatay’ın, Urfa’nın, Maraş’ın toprağına ayak sürmemiş bu işgüzar uzmanlar, demeç verirlerken öyle net, öyle özgüvenli bi’ ifade takınıyorlar ki, söylediklerinin doğruluğu tartışılamaz, aksi ispatlanamaz sanabiliyor izleyen.
Çoğu,, mevcut öngörüleri, bakanlığın ya da üyesi bulunduğu kuruluşun fikirlerini noktasına virgülüne dokunmadan tekrar ediyor sadece. Az buçuk cesaretli olanı, yanlışlanabilme riskini göze alıp, kendi fikrini ifade ediyor. İzan tanımaz, teraziye vurulmaz öngörülerin sahipleri ise ekran yıldızı olma niyetlerini gizlemiyorlar.
Tabi bu laf kalabalığı, bu hengâme, meseleyi duyduğu, okuduğu, izlediği kadar bilen adamın kafasında bi’ hortum etkisi yaratıyor. İzleyen, dinleyen, okuyan adam, son tahlilde bu toprakların ateşinin hiç sönmeyeceği ve bu uzmanların hiçbirinin sözüne itimat edilmeyeceği kanaatine demir atıyor. İşin kötü tarafı bu kanaat, orta doğu insanının yaşadıklarına kendisinin sebep olduğu ve ne hali varsa görmesi gerektiği fikrinin payandası oluyor.
Televizyonların saat doldurma mecbruiyetleri ortadan kalkmayacağına, memleket insanının uzmanlık damarı körelmeyeceğine, RTÜK’ün eline de bu uzmanların sayısını azaltacak bi’ sihirli değnek geçmeyeceğine göre, doğal seleksiyonun bu alanda da kendini göstermesini bekleyeceğiz, el mecbur…
Bu arada, hazır üniversiteci esnafı YGS’ye girecek gençler için popüler bölümleri tanıtmaya, kariyer tavsiyeleri vermeye başlamışken, Orta doğu uzmanlığını da listelerine ekleseler fena olmayacak.
Gazetelerin İK ekleri de bu uzmanlarla ile röportajlar yapıp, “sıkıntılarını dile getiren” haberler üretebilirler artık…