Sosyal Medya “İş”e Nasıl Dönüşür?

100 bin fan sayısı ve yüzde 10 “Engagement” oranı? 1 milyon fan sayısı ve yüzde 15 “Engagement” oranı? 50 bin Twitter takipçisi ve günlük 3 bin retweet? Hangisi şirketinizin sosyal medya susuzluğunu giderecek kadar cafcaflı bir rakam?

Ya da ne kadarı şimdiye değin işinizin ana getirisine somut bir katma değer sağlamaya yetti? Katabildi mi? Katmaya başladığınız hissettiğinizde irkilme refleksiniz yerinden oynatmaya yetebildi mi? Katmasa mıydı?!

Sosyal internet ortamındaki etkileşimi geliştirmiş olan büyük ölçekli şirketlerin ve onları takip eden, ya da bunu kurum kültürünün bir parçası gören diğer şirketlerin şu anki en büyük sorunları sanırım şöyle özetlenebilir: “Bu rakamlarla ne yapmam gerekiyor?!”

Bu tip şirketlerde yavaş yavaş oluşmaya başlayan bir diğer soru da şu: “Bu kadar fan sayısı ve popüler terimiyle “Engegament” oranı baş ağrıtmaya yeter de artar bile. Bu sayfaları kapatmamız da mümkün değil, şimdi ne olacak?!”

Eğer üretim ya da marka değerinin gereksinim olduğu bir sektörde çalışıyorsanız, çoktan bir PR ajansı iş ortağınız haline gelmiş ve/veya “sosyal medya” ajansları tarafından ziyaret edilmiş olabilirsiniz. Günün sonunda her tarafta var olan ve herkesin kolayca birbirine bakarak paylaştığı tavsiyelerle, sosyal internet ortamının araçları arasında yer başakşehir escort almış bulabilirsiniz kendinizi.

Gayet iyi bir şey yaptınız. Ama bu noktada sorulması gereken asıl soru şu: “Ben bu araçları şirketim için nasıl İŞ haline çeviririm?” Sosyal medya paydaşları doğrudan para getiren ya da para getirecek alanları tetikleyen bir araç olabilir mi? Elbette.

Peki Facebook sayfanızı paraya çevirmek ve iş katma değeri haline getirmek için ne gerekiyor?

ABD büyüklüğünde bir ülkede bir KOBİ, kurulduktan bir kaç yıl sonra CRM, web sitesiyle hafif bir ERP otomasyonu veya online satış entegrasyonu gibi alanlara yatırım yapma kararıyla karşı karşıya kalır. Bunun en büyük sebebi nüfusun, dolayısıyla da pazarın büyük olması sebebiyle bir anda iş hacminin büyümesinden doğan alanya escort zorunluluklardır. Bu tip yatırımlar olmadığında şirketin büyüme potansiyeli küçülüverir. Bir diğer sebep ise, benzer şirketlerin zaten bu yatırımları yapmış olması ve mal tedarikçilerinin sizi bu tip sistemler üzerinden iletişime geçmeye zorlamasıdır.

Oysa Türkiye’de bir KOBİ onlarca yıl bu tip yatırımları yapmadan yaşayabilir. Üstelik başarılı da olabilir.

Peki sosyal internet kavramıyla bu hikayenin ne alakası var?

Facebook verileri CRM’inizin can damarını oluşturabilir. ERP’niz için Twitter üzerinden müşteri sorunlarını gidermek adına yaptığınız entegrasyon çağrı merkezinizin iş yükünü yarı yarıya azaltabilir. Milyonlarca dolarlık reklam kampanyanızı kolayca YouTube’e taşıyabilir, gelen geri dönüşlere göre ürün paketinizin rengini değiştirebilirsiniz. Tüketicilerinizin perakende kanalında yaşadığı tutarsızlıkları gözlemleyip bu konuda kanaldaki iş ortaklarınıza teşvik programı çıkartabilirsiniz.

Bu saydıklarım yeterli gelmiyorsa şunu dinleyin: Bu platformlardaki iletişimi yakından takip ederek, rakiplerinizin çalışanlarını dinleyip ürün fiyatlandırmaları konusunda izledikleri yöntemleri dahi sezebilirsiniz.

Unutmadan, bu platformlar üzerinden doğrudan satış da yapabileceğinizi söylemiş miydim?

Kanal eğitimlerinizi Facebook’a ya da mobil platformlara taşıyabileceğinizi, kanalınızdaki satışları tetikleyecek hazır sistemleri bu mecralara gömebileceğinizi de listeye ekleyin.

Liste gerçekten çok uzun. O yüzden yukarıda değindiğim tipte araçlara ihtiyacınız var. Bu araçları kullanacak kadar büyük olmasanız da, bu araçların şirketlere sağladığı düşünce tarzını benimsemiş insan gücüne ihtiyacınız var.

Kısaca çalışanınız, bir Facebook kampanyasını nasıl işe dönüştüreceğini kurgulama zorunluluğu hissedebilmeli.

Peki gerçek dünyada sadece “fan” sayısına mı ihtiyacınız var? “Engagement” oranı nasıl duruyor, yeterince şaşalı mı?

Bence asıl soru sizin bu mecraları kendinize bir iş ortamı olarak seçmek için bir yol haritası çizip çizmediğiniz. Üstelik bu bir günde ya da bir kaç ayda uygulanabilecek bir yol haritası değil. Dünyanın iş dinamikleri konusunda referans sayılabilecek sayılı yayınlarından biri olan Harvard Business Review, geçtiğimiz iki yıl içinde üç sayısını yöneticilerin bu konuyu neden atlamaması gerektiğine ayırdı.

Dijital için strateji kuran bir genel müdürünüz var mı? Ya da pazarlama bölümünüz sadece “Ses getiren” projeler peşinde mi?

Bir kere daha düşünün derim.

Bu konuda ufak birkaç öneriyle yazıyı bitirmek istiyorum. Sosyal medya üzerinden dönüşüm yapmak sadece pazarlama, ya da sadece bilgi işlem veya satış departmanlarının görevi değildir. Bunun bir strateji olarak ele alınması gerekiyor. Ufak adımlarla ilerlenecek uzun bir yol.

Eğer bir çevrimiçi pazarlama departmanı üyesiyseniz, satıştaki kriterleri öğrenmeye başlayıp işinizi sosyalleştirmeye odaklanın derim.

Eğer bir web analistiyseniz, sosyal mecralardaki ölçüm rakamlarını okumayı ve kullanıcı dinamiklerini gözlemlemeyi öğrenmenizi tavsiye ederim.

Bir web programcısı iseniz, ERP entegrasyonunu ya da sosyal mecradaki iyi pazarlama kampanyalarının nasıl yapıldığını takip etmenizi öneririm.

Bunların hepsi işinize katma değer getirir. İnternette sosyalleşme süreci sadece çevrimiçi pazarlama ile sınırlı kalmamalı, bunun dışına taşmalıdır. Elbette tanıtım ve iletişim ortamları zenginleşiyor. Ancak, sosyal medya araçları ve internet üzerindeki tüm çabalar, “İş” haline dönüşmediği sürece bunları bir angarya olarak görme durumuyla karşı karşıya kalabilirsiniz.

Sosyal internet dünyasında uzun vadeli araçlar ve bu araçları destekleyecek iletişim planları hazırlamanızın vakti geldi de geçiyor.

Gökalp Harman, AVON Türkiye’de Strateji ve İş Geliştirme Direktörlüğünde Dijital İletişim Şefi olarak görev yapmaktadır. Kendisine Twitter üzerinden @gokalpharman adresinden ulaşabilirsiniz.