https://juragankomik.com
Cuma , 19 Nisan 2024

Sosyal Medya Kontrol Altına Alınabilir mi?

Koruyucu hekimlik diye bir olgu vardır. Buna göre hekimlik, hastalığı iyileştirme değil, hastalığı önlemektir. Yani, hekimlik, kişi hasta olduktan sonrasını değil, öncesini kapsar. Bu bilgiyi neden verdim derseniz, bugün Radikal Gazetesinin internet sitesinde yayınlanan bir haberi okuyunca bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Habere göre devlet, başka “Gezi Parkı olayları” yaşanmasın diye bazı önlemler alacakmış. Yapılan toplantıda, 3G bağlantısını kesme gibi fikirler ortaya atılmış. Bunun uygun olmayacağı düşünülmüş ve Sosyal Medya‘nın sıkı takip edilmesi konusunda görüş birliğine varılmış. Haberi bir kenara bırakalım ve başka bir konuya odaklanalım şimdi:

Sosyal Medya Kontrol Altına Alınabilir mi?

Bu başlıkta bir yazıyı Mayıs ayında yazmayı planlamıştım aslında. Youtube’da yayınlanan bir video, hükümet yetkilileri tarafından kaldırılmıştı. Fakat aynı video, farklı isimlerle yine yüklenmişti Youtube’a. Bu olaydan sonra “Sosyal Medyayı kontrol altına alabilir miyiz?” fikri ile bir yazı yayına almayı planlamıştım fakat gerçekleştirememiştim. Bugüne kısmetmiş.
Gerçekten, bu koskoca deryayı bir kova ile boşaltabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Sosyal medyanın Twitter‘dan ibaret olmadığı hepimizin malumu. Gezi Parkı olaylarının Ankara ayağında yaşanan bir olay, hem vatandaş gazeteciliği hem de Sosyal Medya’nın nasıl bir şey olduğu konusunda bize büyük bir ders vermişti. Elindeki cep telefonunu bir canlı yayın aracı olarak kullanan birisi, Ustream üzerinden canlı “eylem” yayını yapmıştı. Şimdi, hal böyleyken, devletin sadece Twitter’ı izlemesi ya da interneti kesmek gibi “çağdışı” bir önlemi alması ne kadar uygun olabilir ki? Hadi 3G’yi kestin, insanların sosyal medya ile iletişim kurmasının önüne geçtin diyelim. Etrafta hiç mi wireless olmayacak, hiç mi kablolu bağlantılar olmayacak?
Konuyu şuraya getirmeye çalışıyorum aslında. Sosyal medyayı kontrol altına alamazsınız! Twitter’ı engelleseniz, Facebook var. Onu engelleseniz öteki var. Yüzlerce, binlerce sosyal medya ağı var dünya üzerinde. Sosyal medya kavramına yakıştıramasalar da, sözlükler bile bu kategoriye giriyor. Şimdi sen, bir tanesini kapattığında diğerlerini kimse kullanmayacak mı sanıyorsun? Hadi interneti o muhitte kestin diyelim, oradakilerle iletişim halinde olan başka yerlerdeki insanlar sosyal medyayı kullanmayacak mı?

Neler Yapılmalı?

Devletin bilgi edinme yasası adıyla yürürlüğe aldığı bir yasa var. Bu yasaya göre vatandaş devletten istediği bilgiyi alma hakkına sahip. Bu yasa, biraz zorlarsak eğer, devletin sosyal medya politikasının temel taşı olabilir. Devlet, tüm kurumlarıyla sosyal medyada yer almak zorundadır. Emniyetinden, belediyelerine kadar her kurum, bir şekilde bu iletişim devriminin bir kenarında bulunmak zorunda. Çünkü, vatandaş bu kanaldan da bilgi edinme hakkına sahiptir. Devlet, sansürle değil, kontrol altına almayla değil, “insan gibi davranarak” bu tip eylemlerin önüne geçebilir. Geleneksel medya kafasıyla, olaylar soğumaya başladığı günde “biz aslında orada şunu yapacaktık, siz yanlış anladınız” diye beyanat vereceğinize, olaylar başlamadan, ateş henüz kıvılcım aşamasındayken, sosyal medya üzerinden durumu anlatmak ve kıvılcımı insani ve kabul edilebilir yollardan söndürmek daha makul bir yol olacaktır. Gezi Parkı eylemleri neden çıkmıştı, hatırlayacak olursak: Gezi Parkı’na bir AVM yapılacağı haberi yayıldı. Sonra ağaçlar sökülmeya başlayınca herkes Gezi Parkı’na koştu. Orada çadırlar kuruldu, ağaçların “kesilmesi”nin önüne geçildi. Sonra o çadırlardan bazıları yakılınca, sinirli kalabalıklar ve polis arasında çatışmalar yaşandı ve etkisi belki de yıllarca sürecek Gezi Parkı olayları başlamış oldu. Şimdi kasedi başa saralım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kadir Topbaş’ın, daha olayların en başında, Twitter üzerinden çıkıp “Orada AVM yapılmayacak, yol genişletiyoruz” şeklinde açıklama yaptıklarını düşünün. Bu olaylar bu kadar büyür müydü? Ben sanmıyorum. Demem o ki, devlet “devletliğini” yapmasa, yeni medya üzerinden “insan” gibi davransa, halk bu kadar kendisinden nefret etmeyecek belki de. Peki o zaman hareket halinde olan ama henüz tam olarak hızlanmamış bu trene yetişmemek için neden bu kadar direniliyor? Ey Devlet! Geç kalmadın! Hala yetişebilirsin. Biraz hareket lazım ama…

Hakkında SMH MAKALE

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir