Taxi Driver filmini izleyenler hatırlayacaktır. Robert de Niro’nun canlandırdığı “Travis Bickle” karakterinin meşhur bir sahnesi vardır. Aynanın karşısına geçer ve “are you talking to me?” der. Yani “Bana mı dedin?” Filmin diğer kısımlarını meraklılarına bırakıp “Bana mı dedin?” sözünü alıyor ve konumuza girmek istiyorum: Sosyal Medya’da yazılanları acaba üzerimize mi alınıyoruz?
Psikolog değilim, dolayısıyla psikoloji konusunda ahkam kesmek benim haddime değildir. Fakat psikoloji ve sosyoloji yani davranış bilimlerine merakım vardır. Sosyal medya bir iletişim devrimi olarak ele alındığında, bunun davranış bilimlerine bakan yönünü gözardı ettiğimizde kuşun bir kanadını çırpamaz duruma getirmiş gibi oluruz aslında. Evet, insanın olduğu her yerde sosyoloji ve psikoloji devreye girer. Bunları gözardı ettiğimizde aslında birçok şeyi es geçmiş oluruz ve çoğu şey eksik kalır. Sosyal Medyanın sosyolojik ve psikolojik yönü bu kadar ciddi bir şekilde ele alınmadı. Uluslararası Sosyal Medya Derneği‘nin Sosyal Medya ve Sosyoloji çalışma grubunun üzerinde çalıştığı bir proje bu alandaki ilk örneklerden biri olacak. Yani demem o ki, sosyal medyanın davranış bilimlerine bakan yönü bakir ve üzerinde çokca laf edilebilecek bir alan. Bu açıdan baktığımızda, insanların sosyal medyadaki davranışları dikkatle incelenmelidir. Sosyal medya birçok psikolojik hastalığa davetiye çıkarıyor aslında. Şizofreni bunların başında geliyor. Fakat bu yazıda biz daha çok bipolar bozukluğun belirtilerinden olan “üzerine alınma”dan bahsedeceğiz.
Bana mı dedin?
Sosyal medyada takip ettiklerimiz ve az çok muhabbetimiz olan insanların yazdıklarını merakla okuruz. Onlar ne düşünüyor, ne yapıyorlar merak ettiğimizden bu bizi, onların yazdıklarına daha bağımlı hale getirir. Fakat, narsistlik ve ego ile birleşen merak sonucu arkadaşlarımızın yazdıklarını kendi üzerimize alınmaya başlarız: “Sen onu bana mı dedin?” Mesela birisi şunu yazmış olsun: “Twitter‘daki karakter bazı insanlarda yok” Şimdi, bunu yazan ya kendisini sinirlendiren birisine yazmıştır ya da genele hitap etmiştir. Fakat, arkadaşına karşı herhangi bir şey yapmayan, bu söze muhatap olmayan bir başkası “acaba bana mı dedi?” diye düşünmeye başlayabiliyor. İşte bu fikriyatta olan ve gün boyu kendine bu durumu reva gören birçok insan var. Bu, hem toplum yaşantısına hem de şahsi hayata zarar vermekte ve insanları ruhen güçsüz duruma sokmaktadır. Bunun çözümü ise bittabii insanların üstü kapalı konuşmaması ve “ben merkeziyetçilik”ten kurtulmaktır. Bir insan, sosyal medyada kendisini kral olarak görmemelidir. Sosyal medya bir bilgi paylaşım ortamı ve iletişimin geldiği son nokta iken bunu daha da mutsuz olmak için kullanmak herhalde insanın “bug”larından biri oluyor.
Evet, insanlar Travis Bickle gibi ayna karşısına geçip “bana mı dedin, benimle mi konuştun” demiyorlar. Hatta onun gibi silah da çekmeye çalışmıyorlar ama beyaz ekranın karşısında kendilerini yiyip bitiriyorlar. Ben merkeziyetçilik ve narsizm insanları uçuruma sürüklüyor. Şunu idrak etmek aslında en doğrusu. Burada milyonlarca insan var. Sen bunlardan sadece birisisin. Sen bunların en üstünü olmadığın gibi en alçağı da değilsin. Dünya senin etrafında dönmüyor ama bu dünyayı ve bu hayatı daha güzel yapmak senin elinde. Bu minvalde, “sen” toplum olduğu zaman sensin. Tek başına bir hiçlikten ibaretsin ve seni sen yapan diğer insanlar. Bu sebeple, kendini üstün görmeyecek, tek sen varmış gibi davranmayacak ve her zaman evrensel etik kurallarına riayet edeceksin. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Bir kar tanesi koca denizde eriyip giderken milyonlarcası o denizi buz tutturabilir. Egonu bir kenara bırakacak ve seni sen yapan insanlarla daha iyi bir toplum olma yolunda ilerleyeceksin. Her şey senin için söylenmemiştir, her davranış sana karşı yapılmamıştır. Bunu unutma!
Makale olarak başlayıp nutuk olarak biten bu yazıyı okuduğunuz için teşekkürler :)