https://juragankomik.com
Cumartesi , 14 Aralık 2024

Sosyal Medya ve Toplum: Kitle Psikolojisi, Duygu Sosyolojisi

Sosyal medya nedir?

Sosyal medya, etkileşimli ve anlık, evrensel bir tür haberleşme ağıdır. Belirli mecralar üzerinden, birbirinden bağımsız, farklı düşüncelerin, farklı kültürlerin, farklı inançların bir araya gelerek etkileşim sağladığı ve anında haber alma imkanı bulunan bir medya türüdür. Geleneksel medyadan farklı olarak öne çıkan özellikleri, etkileşim ve zamanlama avantajlarının olmasıdır. Herhangi bir paylaşımın Sosyal Medya üzerinde yarattığı etki-tepkiyi anlık olarak görebilmenizi, ölçebilmenizi hatta analizler yapabilmenizi sağlar.

Yararları ve zararları nedir?

İnternet devriminin hızla Dünya’yı sarması, radyo ve televizyon kullanımına geçiş yaptığımız zamana oranla oldukça hızlı ilerledi. Günümüzde internetin her eve girmesi, insanların birçok yeniliği keşfetmesine neden oldu. Dünyayla aynı anda haber almaya, hızla yorumlar paylaşmaya, yeni insanlarla tanışmaya, başka ülkelerde, uzak kıtalarda insanlarla etkileşim kurmaya başlanması yeni bir devrim niteliğinde ciddi bir gelişme olmuştur. Bu ağlar üzerinde ciddi reklam yatırımları, ürün/hizmet satışları, propagandalar gibi bir çok faaliyet gerçekleşmeye başladı. Bu yeni ve gelecek vaadeden sektör, büyük bir istihdam olanağı da sağladı.

İnsanlar Sosyal Medya mecralarında yeni kimlikler edinmeye başladılar.Bu yeni kimliklerini amaçlarına, ilgi alanlarına veya ikincil benliklerine göre seçmeye başladılar. İnsanlar yeni bir psikolojik sürece girerek, olmak istedikleri kişiyle özbenlikleri arasında köprüler kurmaya, geçişler yapmaya başladı. Özbenliğinin söyleyemeyeceği, paylaşamayacağı, açıklayamacağı ya da yapamayacağı birçok şeyi, olmak istediği kişinin karakteri arkasında gerçekleştirmeye başladı. Küfür ve hakaret içeren söylemler, cinsel istismar -özellikle çocuk istismarları- dolandırıcılık vb birçok yasadışı ve ahlak dışı eylemler gözükmeye başladı. Bu bağlamda yapılan araştırmalar, sosyal medyada toplumun perde arkası kimliğini de inceleme şansı tanıdı.Yapılan Google aramaları,bloglar ve diğer mecralardaki paylaşımlar,insanların interneti ne amaçla kullandığına dair somut deliller vermeye başladı. Her toplumun bilinçaltı bilançoları çıkarılıp incelendiğinde ciddi psikolojik ve sosyal problemlerle karşı karşıya kalındı.

Sosyal medya mecralarının yaygın kullanımı, oyun,arkadaşlık ve diğer eğlence sitelerine olan yoğun ilgi beraberinde yeni bir bağımlılık, yeni saplantılar getirdi.Vaktinin çok büyük bölümünü sanal alemlerde geçiren, özellikle çocuk yaşta bireyler, yaşamın gerçek deneyimlerinden mahrum kalıyor ve asosyallik, nesli tehdit eden bir noktaya geliyor. Bu noktada başta ailelerin eğitici ve yönlendirici olması önem taşıyor.

Türk Toplum Yapısı, Kitle Psikolojisi, Duygu Sosyolojisi

 

Türk Toplumları büyük oranda gelenekçi bir yapıya sahiptirler. Toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen aileler, Türk Toplum yapısının olmazsa olmazlarını yeni doğan her bireye itinayla aşılayarak; Onları, belirli bir yaşın şımarıklığı ardından, toplum vitrininde gururla sergilemeye başlarlar. Yetiştirdikleri çocukları onların bir ürünü niteliğindedir ve yapacakları hatalardan kendileri utanır, başarı ve yeteneklerinden kendileri gururlanırlar. Bazen bu durum çocukların da birer birey olduğu gerçeğinin önüne geçer ve tercihlerine, inançlarına, yaşam tarzlarına, kararlarına etki etmeye başlar.

Özgüven eksikliğiyle yaşayan bireyler kendi hayatlarına dair kararlar almakta oldukça zorlanır, çoğu zaman yanlış adımlar atarlar. Bastırılmış güdüleri, korkuları, özgüven eksikliği ve kararsızlıklarıyla malesef çok sayıda birey kayıp nesil dediğimiz bir dilimde yer almaktadır.

Eğitim kısıtlılığı, çocuklarla toplumların arasına giren kocaman, kara bir soru işaretidir. Bu kısıtlılığı getiren yine toplumun kendi kalıplarıdır. Toplumun ahlak ve inanç kalıpları çocuk eğitiminin önüne geçen bir unsurdur çoğu zaman. Cinsel eğitimlerin eksikliği, eğitim sürecindeki diğer sıkıntılar (sorgulama,neden-sonuç ilişkisi kurma vb.) çocukluktan yetişkinliğe kadar birçok duygu ve düşüncenin bastırılmasına neden olmaktadır. Bastırılmış güdüler ise, ülkemiz ekonomik ve sosyal şartlarında çatlak verdiği zaman, yine toplumun asla kabul etmeyeceği  dışa vurumlar göze çarpmaktadır. Yani Geleneksel Türk Toplumu, kendi içinde canavarlar üretmekte ve karşı koyduğu yapının içine doğru sürüklenmektedir.

 

Türk Toplum yapısının iyi yanları da oldukça fazladır elbet. Güçlü aile bağları, iyi bir dayanışmanın tabandan tavana doğru yayılmasını sağlar. Paylaşmak, yardım etmek, yakın ilişkiler kurmak gibi bir çok unsur, ailelerden başlayıp toplumun geniş kesimlerine kadar etki etmiştir. Bu yardımlaşma ağı, Türk toplumlarının göçebe hayat deneyimlerinin bir uzantısıdır. Savaşan, sert iklimlerde yaşayan Orta Aysa Türkler’i de aile ve kan bağları, boy, sülale kavramlarına büyük önem vermekteydi.

Duygusal ve coşkulu bir toplum oluşumuz Akdeniz kültürünün özelliklerindendir. Diğer birçok Akdeniz ülkesi gibi biz de duygularıyla hareket eden, kitlesel etkileşimden, fanatizme kadar güçlü bir kitle psikolojisi etkisinde bulunmaktayız. Zira inanç bütünlüğü ve duygusal yapımız, yüksek bir sinerji yaratmaktadır. Sevdiğimiz şeylere karşı tutkuyla bağlanan yapımız da buradan gelmektedir. Bu durumda Sosyal Medyanın da Türk Toplumu nezdinde kabul görüp benimsenmesi çok kolay olmuştur.

 

Hakkında Ata Ergin Demir

1983 İstanbul doğumlu, Kocaeli Üniversitesi Denizcilik MYO ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. Dış Ticaret ve Lojistik sektöründe dört yıllık bir deneyimin ardından Sosyal Medya Uzmanlığı alanında kendimi geliştirmeye, araştırmalar yapmaya ve hergün bir adım daha ilerlemeye odaklanmış bulunmaktayım. Meslek gelişimim dışında kampçılık, doğa yürüyüşleri, müzik, resim ve satrant ilgi alanlarım arasındadır.Özellikle doğa tutkum, beni her sene belirli rotalar doğrultusunda kamp yapmaya ve uzun yürüyüşler yapmaya sevk eder. Bununla beraber, duygu ve düşüncelerimi, izlenimlerimi ve analizlerimi sık sık not almayı severim. Elimden geldiğince okumaya ve yazmaya çalışırım.

6 comments

  1. Cemalettin Demir

    Aile bağlarının kuvvetli olması gerekçelerini kabul ediyorum. Ancak , bireylerin ekonomik özgürlüğü oluştuğunda bu bağlılığın devam edip etmeyeceği konusundaki görüşünü merak ederim. Sevgilerimle…

    • Merhaba.Öncelikle ilginize teşekkür ederim.

      Biz; batılı olamayıp, doğulu da kalamamış bir toplumuz. İyi bir sentez de oluşturduğumuzu düşünmüyorum. Bazen Almanya’da yaşayan gurbetçilere benzetiyorum durumumuzu. Almanya’da yabancı, Türkiye’de yine yabancı… Biz de doğuya ve batıya yabancıyız.

      Batılı yanımız, bireysellikten yana ve gücü olanın yürümesi yönünde iken; doğulu yanımız, yine bütünlükten, aileye sahip çıkmaktan ve beraberlikten yana. Bu durum aileden aileye değişir ama genele bakacak olursak, ben hala gelenekçi aile yapımızın daha ağır bastığı kanaatindeyim. Çok bir şey değişeceğini sanmıyorum.

  2. Elinize sağlık. Güzel bir yazı olmuş. Devamının gelmesini bekliyoruz.

  3. Tebrikler.. Çok bilgilendirici bir yazı olmuş ve yerinde tespitler var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir