https://juragankomik.com
Pazartesi , 2 Aralık 2024

“Sosyal Medyadan Korkuyorum.” İmza: Belediyeler

 

Dünyada, ortaya çıkan bir yeniliği, getirdiği değişim ve dönüşümleri anlatmak her zaman zor olmuştur. Bu durum, bu yenilikle ve konuyla ilgili olması gereken insanlar için, ilk etapta adeta bir öcüdür.

 

Sosyal Medya, bir grup insanın elindeki bir kartopu büyüklüğünden dev bir kartopuna dönüşüp, adeta dünyamızın bir “eşi” olacak kadar büyüyünce, bunun bir kartopu değil de, bermuda şeytan üçgeni falan olduğunu zanneden siyasilerde bir kıpırdanma başladı.

Tabi bu, kıpırdanma olarak kaldı. Bunun nedenini iki sebebe bağlayabiliriz:

1- Geleneksel ve bürokratik işleyiş, interaktiviteye en çok başvurması gereken belediyelere bile sirayet ettiği için, geçmişten devralınan bu kötü miras, Sosyal Medyayı bünyesine katmakta zorlanıyor.

2- Korku faktörü. Bu daha da önemli aslında. Etkileşimin anında ve fazla olması, kamu başta olmak üzere, kurumsal bütün yapıları korkutmaya yetiyor. Olumsuz dönüşlerin olması ve bunu diğer bütün kullanıcıların görebileceği gerçeği, onlar için çok kötü bir talihsizlik imajı veriyor.

Oysa her iki sebebin de, aslında sadece birer vehimden ibaret olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak, bunu onlara anlatabilmek gerçekten zor.

Sosyal Medya Platformunda, herkes, oyunun kuralını biliyor. Bu oyunun kuralları arasında kuralsızlık da var. Yani, insanlar kuralsız olanları zaten biliyor. Yanınıza gelen birini birkaç cümlesinden tanıma imkanına sahip olabilirsiniz. Mesela onun için: “Çok  laubali” diyebilirsiniz. Aynı şey Sosyal Medya için de geçerli…

Tabi, Sosyal Medyadaki temsilinizi, sağlam ve güzel bir ekip aracılığı ile yapmıyorsanız, işinizin yüzde yüz kolay olacağını da söyleyemeyiz. Sosyal medya’nın bizzat kendisi gibi genç olan kullanıcı kitlesi, kamusal içerik üretimini hiç dikkate almıyor. Sosyal Medya dışında, belediyelerin genç kitle için yaptığı etkinlik ve faaliyetler dahi, çok düşük katılımlarla gerçekleşiyor. Bu, bil iletişim dilidir. Çat pat konuşmayla gelebilecek bir başarıdan söz edemeyiz.

Üstte yazmadık ama, burada bahsedelim…

Bir diğer “korku faktörü” ise, “başkan” imajının öne çıkarılması. Bunu da pek istemiyorlar. Yani, bizde bir deyim haline gelmiş “fazla sivrilme, göze batma” ifadesi, burada da vücut buluyor.” İyi olayım, ama çok fazla da abartmayayım” anlayışı her başkan için olmasa da geneli için hakim maalesef. Bunu “okumak”, bu durumu koklamak hiç zor değil, görüyoruz…

Bütün bu kategorilere sığmayan, “sivrilmekle” kalmayan “sivri” olan isim aynı zamanda, Melih Gökçek diyebiliriz. İnsanlarla etkileşimleri, dönüşümleri, kendisi hakkında yazılanları RT etmesi onu bu kategorilerden ayırıp başka bir yere koyuyor.

Ancak, Melih Gökçek şahsında şöyle bir durum var: Kendisinin zaten geçmişte geleneksel medyada da sürdüğü bir “dobralık, söylediğini sakınmama” durumu var. Bunun mirası da biraz etkili oluyor. Yani sosyal medya kullanıcısı onu “zaten biliyor.”

Ancak, biosunda yazan cümleyi almamızda fayda var. Hatta, bunu üstte bahsettiğimiz durumlar için bir parola da yapabiliriz. “Bakın” denebilir ve Sayın Gökçek, örnek gösterilebilir.

O cümle şöyle: “Birbirimize hakaret etmeden her şeyi korkmadan tartışmalıyız. İşte demokrasi budur.”

Bir sonraki yazıda, bu çerçeve içerisinde sosyal medyayı aktif kullanmaya gayret eden belediye başkanlarını değerlendireceğiz.

 

About the author

 

 

Hakkında Taha Süren

Sosyal Medya Danışmanı, Editör, Metin Yazarı, Social CRM, - tahasuren@gmail.com - http://www.sosyalmedyahaber.com #Usmed #Karabiga

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir