Yazıya başlamadan önce kritik bir kelimenin anlamını vermek durumundayım. Türk futbolundaki sistematik şike soruşturmasıyla ilgili hayati kararı verecek Etik Kurulundaki ‘’etik’’ kelimesi. Etik; töre bilimi demektir. Yani bizdeki kanıksanmış ahlak kelimesinin karşılığı bir kelime değildir. Dolayısıyla etik durum daha sonra ortaya çıkabilecek başka bir durumla ilişkili olarak gizli pragmatik bir tavrı içerir. Onun için TFF’deki Etik Kurulundan sözde adalet adına bir şeyler beklemek mucize gibi bir şey olurdu. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında Etik Kurulunun bir nevi görevsizlik diye tanımladığı kararı oldukça etiktir ve yerindedir. Yani Türk futbolundaki son zamanlardaki Fenerbahçe töresi devam etmiştir. Bu açıdan ortada her şey anormal olan bir şey yok. Ama etik olan bu durum birçok sporseverin vicdanlarını tatmin etmediği ölçüde gayri ahlakidir.
TFF başkanının açıklamalarına bakıldığında Türk futboluyla ilgili bütün hukuki maddelerin Fenerbahçe’den yana direndiği gözlemleniyor. Ve bu kamuoyunu tatmin eden bir açıklamadan çok bir statüko savunması görüntüsünde. Böylesi bir durumda ise TFF’nin Etik Kurulu dahil TFF’nin yönetim kurulu tam anlamıyla kukla yığını görevini görüyor. Türk spor kamuoyunun beklentilerini karşılamak için harcadıkları bir buçuk aylık süre ise Fenerbahçe tımarhanesine bütün Türkiye’yi dahil etmeye çalışmaktan başka bir şeye yaramışa benziyor. Yani Aziz Yıldırım’ın yüksek egolu şizofren yapısıyla özdeşleşmiş Fenerbahçe çeperine diğer kulüpler de dahil edilmiş durumda. Bu ise daha büyük bir deliliği ve akıl tutulmasını beraberinde getireceğe benziyor.
Durum o denli trajikomik bir hal aldı ki TFF başkanı Mehmet Ali Aydınlar belleğindeki ezberle bir hukuk kararı açıklamaktan çok mevcut kanunlardaki yetersizlikten yakındı. Özerk bir kurumun başkanından çok pasif bir memur gibi yok şeyler geveledi basın toplantısında. Ve bu sözde yoksunluk durumu Fenerbahçe lehine var olan aleni statükonun devamından başka bir şeye yaramadı. Yaramadı zira TFF başkanı ve yönetim kurulunun elini giyotine uzatacak cesareti yok. Dolayısıyla TFF başkanının ve yönetim kurulunun adalet diye bir dertleri yok. Ekonomik kaygılarla Türk futbolunun dramatik pozisyonunu daha da depreştirme yönünde tereddütlü ve güvensiz tavırlar içerisindeler. Oysa kanunlar ve mahkemeden alınan deliller çok farklı bir şeyi haykırıyor. Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım’ın sistematik şike belgelerini ve polisin uzun uğraşlarla ele geçirdiği yüzlerce veriyi görmezlikten geliyor olmak Türk halkının sıradan bireylerinin zekasına yapılmış en büyük hakaret. Oysa bu belgelerden sadece bir kısmına bakılarak bile ciddi bir karara varılabilirdi. Bunun için insanın bir parça dürüst olması ve okuduğunu anlayabiliyor olması yeterliydi. Neresinden bakarsanız bakın durum tam bir skandal.
Türkiye’de Adalet ve Kalkınma partisi iktidarda, adalet bakanlığı gibi ciddi bir bakanlığı var, o bakanlığa bağlı gökdelenleri andıran adalet sarayları da var. Ama bu dramatik durumla ilgili Türk halkının adalete olan açlığı tıpkı Somali’deki açlık gibi gün geçtikçe artıyor. Mehmet Ali Aydınlar ellerinde yeterince belge yok derken bile İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne ve o müdürlükte çalışan yüzlerce polise iftira ettiğinin bile farkında değil. Bu durumda mahkemelerin TFF’na verdiği klasörlerin ateşli playboy dergileri olduğunu varsaymak durumundayız.
Bundan birkaç gün önce Taraf gazetesinde yayınlanan ve başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir telefon konuşmasının içeriği aslında birçok şeyi özetliyordu. Taraf gazetesinde yayınlanan telefon görüşmesinde ‘’Söyle Azizim Mehmet’i mi olsun Mahmut’u mu?’’ diye soruyordu Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı. Daha önce TFF’nin başındaki pasif kukla yerini aktif kuklaya bıraktığını söylemiştik. Maalesef bir kuklanın bundan daha iyi bir karar alması beklenemezdi.
TFF başkanının yüz hatlarında herhangi bir adalet duygusu yok. Gazetecilerin haklı olarak sordukları sorular karşısında TFF başkanı Fenerbahçe defans bloğu gibi çirkef savunma görüntüleri verdi. Elinde yeterli belge olmayan TFF başkanı iki tane şike kadrosunu ezberinden saydı. Birinci kadro sistematik şikenin as kadrosuydu. İkinci kadro sakatlık ve formsuzluk durumunda rotasyonla takıma dahil edilebilecek kişiler. Aydınlar hem kişilerin savunma hakkından bahsediyor hem de bu bağlamda şüpheli olarak gördüğü insanların isimlerini sıralıyor. ‘’Nerden baksan tutarsız nerden baksan ahmakça..!’’
Bununla Fenerbahçe’nin pisliğini olabildiğince kişiye ya da takıma bulaştırmayı ve aklınca sorunu daha da karmaşık hale getirmeyi düşünüyor. Garip bir şekilde savunmasını almadan suçlu kabul edemeyeceği kişileri Profesyonel Disiplin Kuruluna sevk ediyor. Bu girişimle ilgili olarak tam o anda elinde delil olarak neyin olduğu sorusu ise tam bir muamma. Yani demem o ki TFF’nin elindeki deliller yanarfener deliller. Ciddi bir karar için yeterli değil ama bireysel cezalandırma için yeterli. O zaman TFF’nin bu süreçle ilgili olarak bir yöntem tercihinde bulunduğu kanısına varıyoruz. Fenerbahçe’nin sistematik şikesini kulüplerden soyut bir bireysel suç olarak tescillemek için ustaca bir girişimi olarak görmek durumundayız. Oysa kamuoyu şunu duymak istiyordu. Fenerbahçe mahkemenin iddianamesini beklemeksizin PFDK’na sevk edildi. Zira TFF’na bağlı bir birim futbolla ilgili olaylarda karar verirken kişilerin ve kulüplerin savunmalarını almıyordu. Tıpkı Anayasa Mahkemesi gibi önce bir kara veriyor sonra gerekçesini açıklıyor ve karara itiraz yolunu açık bırakıyordu. TFF’nin bu iradesiz tavrı bir yönüyle daha önceden tartışmalı kararlara imza atan Anayasa Mahkemesi’ne benzemiyor değil.
Diğer yandan TFF özerk bir kurum. Ve vereceği kararlar bir devletin hukuk sisteminin dışında. Yani TFF vereceği karardan dolayı Türk yargısına karşı değil UEFA ve FIFA’nın kurumlarına karşı sorumlu. Dolayısıyla iç hukuk Fenerbahçe’nin kurtarılmasında yeterli olmayacaktır.
TFF’nin bu kararı ve tatminsiz açıklaması, ki bana göre ortada karar falan yok, Türkiye’deki kulüp yönetimlerini memnuniyet kaygısı taşıyor. Yani Türkiye’deki futbol kulüpleri TFF’nin ve Fenerbahçe’nin marazi durumundan memnunsa sorun yok. Daha kabası; TFF, Fenerbahçe ve diğer kulüpler kendi aralarında her .oku yiyebilir. Biz de onların kirli icraatları sonucu ortaya çıkan orta oyununun marka değerine razı oluruz..? Önümüzdeki süreçte UEFA’nın bu duruma müsaade edip etmeyeceğini hep birlikte göreceğiz? Türkiye’de futbolu bir imtiyaz aracı olarak tekeline alanlar UEFA’ya aldıkları kararlarla ilgili nasıl bir açıklama yapacaklar? Şayet UEFA Türk futbolunu uluslar arası müsabakalardan uzun süreli olarak men ederse, ki bu yasalar açısından kaçınılmaz görünüyor, o zaman ne Mehmet ne de Mahmut AKP hükümetini kurtaramayacak.
TFF başkanının Türk futbolunun geleceğiyle ilgili kuru nutku borsanın kapanış saatinden sonraya bırakılmış olması aslında her şeyi açıklıyor. Türk futbolu taraflardan, futbolseverlerden resmen çalındı. Çalındığı içindir ki ortada bir Hacivat Karagöz oyunu oynanıp gidiyor. Görev kulüplerle göbek bağı bulunmayan taraftar birliklerine ve futbolseverlere düşüyor. Bu hırsızlığa bulaşmış kurum ve kişilere koyacakları gerçekçi tepkiler Türk futbolunun geleceğini belirleyecektir. Zira TFF’nin utanç dolu kusmukları Türk futbolunun ölüm fermanından başka bir anlam taşımamaktadır.
Şayet elinizde hiçbir belge olmasa bile Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım’a sadece PFDK’nın verdiği iki yıla yakın hak mahrumiyeti ve Türk futbolunu yönlendirmeye dönük hakem raporları ve lig maçlarındaki onlarca görüntü bile bir şeyler için yeterli olabilirdi. Ama hiç kimse görmek istemeyen TFF başkanı ve yönetim kurulundan daha kör ve onur yoksunu olamaz. Şayet birazcık onurunuz varsa derhal istifa etmeniz gerekiyor. Yoksa sizde Fenerbahçe gibi daha yüksekten çakılacaksınız.
Evet, Türk spor kamuoyunun beklentisinin aksine TFF kanarya doğurdu. Üstelik ‘’Son sözüm Fenerbahçe!’’ diyerek suçunun cinsini bile itiraf eden bir şizofrene rağmen. Ama rahat olun adalet topaldır, yavaş yavaş gelir. Geldiğinde ise yüz hatlarına yalanın her türlüsü sinmiş sarı çizmeli Mehmet ağanın söyleyecek sözü olmaz.
Futbolseverlere çağrım varsa Lig TV aboneliklerinizi iptal edin. Kombinelerinizi iade edin. Artık bir sömürü aracına dönüşen takım forması gibi aptalca tekstil israfına son verin. Gazetelerin spor servislerini mail yağmuruna tutun. UEFA ve FIFA’nın infosuna mail yağdırın. Gidin güzel bir amatör takım bulun, onun maçlarını izleyin. Yalansız, imtiyazsız sade bir hayatı keşfedin. İnanın bana bu kirlilikten kurtulmuş olmanın huzuruyla dolacaksınız.