https://juragankomik.com
Perşembe , 18 Nisan 2024

Twitter orucu bozar mı?

İnternet devriminin 20.yılını geride bırakırken, sosyal medya ile birlikte gıybet, dedikodu, iftira ve riya bambaşka bir boyut kazandı. İşte tam bu noktada Yeni Şafak yazarı Fatma Barbarasoğlu o kritik soruyu sordu:

 

Her yazarın bir öncelikler sıralaması vardır.

Bazıları gündemi takip eder, tartışılmakta olan gündemin içinde yer alır.

Bazılarının kendi gündemi vardır.

‘Kendi gündemi’ olanlar da ikiye ayrılır. Derin/hakiki/kadim olanı itina ile çizmeye çalışanlar ya da kendisini dünyanın en önemli öznesi olarak görüp, kimselerle ilgilenmeden kendi etrafında cümle kuranlar.

Ben neredeyim? Benim gündemim, gündelik hayatın sıkıntıları. Gündelik hayatın güncel sıkıntıları değil lakin. Gündelik hayatın derin sıkıntıları. Ruhumuzda, düşünme biçimimizde, davranışlarımızda köklü değişikliğe sebep olan sıkıntılar. Konuyu bütünlemek açısından ilgi alanımı zaman ve mekân kullanımı olarak çerçevelemeye dikkat ediyorum. Yazdığım bütün konuların gizli motifi zaman ve mekân idraki ile ilgilidir. Dini bütün olmak, vicdan sahibi olmak, sorumluluk sahibi olmak, sanat ehli olmak bütün bunların ortak noktası zaman ve mekan idraki ile ilgilidir.

Her dönemde zaman ve mekân idrakimizi bölen, parçalayan durumlar/teknolojiler/olaylar ve savaşlarla karşılaşırız. Bu karşılaşma anları toplumsal çalkantılara sebep olur. Karşılaşma anının şaşkınlığını aşıp ilkelerini ortaya koyduğumuz zaman, yolundan çıkan hayat kendine yeni izlekler bulur ve akışını sürdürür.

İnternet devriminin 20.yılını idrak ettik geçtiğimiz bahar. Hayatımızdaki olumlu ve olumsuz pek çok değişikliğin arka planında internet devrimi olduğunu fark etmediğimiz sürece, devrimin faydaları değil zararları baskın hale gelecek.

Din adamlarının, sosyal bilimcilerin hayatı internet devriminden önce/internet devriminden sonra diye ikiye ayırması gerekiyor.

Olayları, durumları insan ilişkilerini, ahlaki çözümlemeleri internet öncesi zamana göre değerlendirmeye devam edersek yaptığımız analizlerin, açıklamaların pek önemi kalmaz.

Ne demek istiyorum? Mesela Ramazan ayı dolayısıyla fakihler Ramazan sayfaları hazırlıyor. 1970′lerde hazırlanan sayfaların aynısı. Oysa 1970′lerin zamanında değiliz.

Zaman bahsi önemlidir. Çünkü İslamiyet ilk önce zamanı ve mekanı örgütler.

Müminin zamanı münkirin zamanı ile aynı olmamak zorundadır. İbadetler bunun içindir. İman etmiş kişi zamanı kul olarak idrak etmiş kişi demektir. Kulun yapacağı ve yapmayacağı şeyler kesin olarak bellidir. Ne ki bu kesinliği ve keskinliği hayatın değişen çehresi üzerinden görmekte/okumakta güçlük çekeriz.

Hayatımız değişti ama fıkıh köşeleri değişen hayata dair bir şeyler söylemiyor.

Ramazan sayfalarında oruçlu insanın hallerine dair bahisler avamın orucuna dair. Sakız çiğnersem orucum bozulur mu? Yemeğin tuzuna bakarsam orucum bozulur mu?

Havasın orucuna dair inceliklerin hiç hatırlatılmamasını nasıl anlayacağız? Bütün klasik kaynaklarda oruç bahsinde hem avamın orucunu bozan şeyler anlatılır hem de havasın. Böylece avam kendi tuttuğu orucun aslında ne kadar kolay olduğunu fark edip; ibadet şuuruna kavuşabilmek için havasın orucunu ufuk çizgisi olarak gönlünde kayıtlı tutmaya çalışır.

Efendimizin öğüdü ‘Dini kolaylaştırın zorlaştırmayın’dır. Amenna. Fakat biz ‘kolaylaştırma’ bahsini kendimizce kolaylaştırmaya kalkarsak orada sorun çıkar. İbadetler haşa pazarlık konusu haline gelmeye başlar. Şöyle yapsam olmaz mı böyle yapsam olmaz mı’ların sonu gelmez.

Sosyal medya ile birlikte gıybet, dedikodu, iftira ve riya bambaşka bir boyut kazandı.

Yemeğin tadına bakmak orucu bozar mı bahsi kadar önemli değil midir gıybet, dedikodu, iftira, riya. Zamanı malayani işlerde tüketmek…

Eskilerin dilinden düşürmediği bir konu vardı: Malayani işlerden sakınmak. Günümüzde malayani kavramı zihnimizden ve kalbimizden tamamen silindi.

On yıl önce ‘boyalı basının’ Ramazan Müslümanlığı alay konusu olurdu. Şimdi dindarların ‘Ramazan Müslümanlığı’na bir bakınız lütfen.

Herkes birbirinin iftarına laf söylemekle meşgul.

Birlikte iftar etmek sünnettir. Sünnete uymak ibadettir.

Kurumsal iftarların ya da ev iftarlarının ibadet şuuru içinde yapıldığını söyleyebilecek durumda mıyız?

Sanki her şey ‘haber değeri’ olabilmek adına yapılıyor.

Dinde riya bahsini sosyal medya analizleri üzerinden ne zaman ele almayı düşünüyor acaba pek saygıdeğer hocalarımız.

Başlığa gelince bu soruyu hiç kimse sormuyor. ‘Orası’ öyle bir yer ki küfür edenler küfürbaz olmuyor, hakaret edenler en aktif kullanıcı mertebesine erişiyor.

Fitnenin ayak seslerinden tedirginiz. Peki, fitne fücur işlere kurduğumuz cümlelerle bilerek ya da bilmeyerek katkı sunduğumuzu ne zaman fark edeceğiz!

Kaynak: Fatma Barbarosoğlu / Yeni Şafak

Hakkında Hasan Yener

SM Haber Genel Yayın Yönetmeni SEO - Digital Pazarlama - Sosyal Medya Pazarlama iletisim@sosyalmedyahaber.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir